Her geçen gün bir kez daha anlıyoruz ki, sevgili Alev Alatlı’nın da belirttiği üzere, Türkiye yalnızca Türkiye değildir; bu toprakların önemi bunun çok ötesindedir. Bu sebeple üzerinde yaşadığımız toprakların ve bu topraklar çerçevesinde aldığımız her nefesin kıymetini bilmek zorundayız. Aksi takdirde, değerini bilmediğimiz her şey kayıplar listesine eklenmeye mahkûmdur.
Sıklıkla Mehmet Akif Ersoy’un duasını tekrarlıyoruz: Allah’tan, bu millete bir daha İstiklal Marşı’nı yazdırmamasını, yani o zorlu süreçleri tekrar yaşatmamasını temenni ediyoruz. Ancak yalnızca temenni etmek ne işe yarar? Gerçekten temenninin ötesine geçiyor muyuz?
Bir şeyler yapmak gerektiğinde genellikle olağanüstü düşüncelere kapılıyoruz: uzaya gitmek, orada gökdelenler dikmek, mahsuller ekip biçmek gibi… Ancak kimse kimseden olağanüstü şeyler beklemiyor. İhtiyacımız olan şey, sorumluluklarımızın farkında olarak nitelikli bir yaşam sürmektir.
Örneğin, bir insan olarak kendi değerimizin farkında mıyız? Kendi değerimizin yalnızca Allah’ın bizi yaratmaya layık görmesinden ileri geldiğini bilerek bunun üzerine bir değer inşa ediyor muyuz? Allah’ın yaratmaya layık gördüğü kendimizi seviyor, sayıyor, şefkatle kucaklıyor ve olduğumuz gibi kabul ediyor muyuz?
Attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün, aldığımız her nefesin hesabını vereceğimizin bilincinde miyiz? Üstlendiğimiz mesleklerin, rollerin ve kimliklerin hakkını gerçekten veriyor muyuz? Masumların hakkını savunup sosyal sorumluluk projelerine katılıyor muyuz? Camilerin bir nimet olduğunu fark ederek bu mekânlarda varlığımızı sürdürüyor muyuz? İlmi ve bilimi okuyarak tekâmül yolculuğumuza katkı sağlıyor muyuz?
Meslek Ahlakı Üzerine
Mesleğimizi para odaklı değil, hizmet odaklı bir anlayışla icra ediyor muyuz? Bir doktorun, hastalarına yalnızca birer obje gibi değil, insan oldukları için değer vererek yaklaşması; bir mühendisin, nitelikli projeler üretmesi; bir müteahhitin, sağlam ve güvenli binalar inşa etmesi toplumsal yapımızı güçlendirir.
Örneğin, bir doktor olarak hastalarımızın yalnızca semptomlarına odaklanmak yerine, onlarla diyalog kurarak küçük bir detayı fark edip ciddi bir hastalığı önleyebiliriz. Aynı şekilde, bir müteahhit olarak en ucuz değil, en nitelikli çözümleri tercih ederek deprem kayıplarımızı en aza indirebiliriz.
Unutmayalım, sorumluluk bilinciyle atılan her adım, toplumu daha sağlam temeller üzerine inşa eder.
Zeynep Erol