İyi adamlar,
Bir kaldırım taşı gibi,
Herkesin üzerine bastığı,
Ama kimsenin fark etmediği yerlerde bekler.
Onlar kalabalığın içinde kaybolmuş gölgeler,
Hüzünle konuşan gözlerdir.
Kimse sormaz neden sustuklarını,
Ve bir gün,
Sessizlikleri kadar sessizce kaybolurlar.
İyi kadınlar,
Kendi cennetlerini yaratmak için,
Kötü adamların cehenneminde yanar.
Bir balkonun köşesinde,
Gökyüzüne bakar,
Bulutlarda kendilerini ararlar,
Ama hep eksik bir parçayla dönerler.
Ellerinde sevgi,
Ama avuçlarında yalnızlık birikir.
Sakaryalı Yusuf der ki,
Bir iyilik tohumu ekmek,
Kendi içinde bir fırtına büyütmektir.
İyiler, fırtınaların içinde yeşerir,
Ama çoğu kez kimse görmez meyvesini.
Onların kaderi,
Bir umudu yaşatmak için kendi umutlarını gömmektir.
Kötü adamlar,
Büyük sözler eder,
Küçük hayatlar yaşar.
Ama iyi kadınlar,
Kendi kanatlarından vazgeçer,
Başkalarını uçurmak için.
Ve o gökyüzüne bakarken,
Her yıldızın arkasında,
Bir hayalin küllerini görür.
Kim bilir,
Belki de gökyüzü sadece iyiler içindir,
Ama dünyada hep kötüler karar verir.
Ve iyiler,
Gökyüzüne değil,
Hep başkalarının hayatlarına bakar.
Yusuf Durdurmuş