Sen… Benim beklediğim en güzel bahar ve başıma gelen en güzel şeysin. Neden bu kadar geç kaldın ya da neden seni bu kadar geç buldum? Evet, bu bir buluş hikayesi; seni yokluklarımın içinde buldum ve bulduğumda o kadar şaşkındım ki, sen de o kadar yorgundun. Birbirimizi dinlenmek ne demek, seninle öğrendim. Çünkü ben seninle, sen de benimle dinlendik. Evet, birinin varlığında dinlenmek, huzur bulmak ve güven hissetmek o kadar kıymetliymiş ki bunu seninle fark ettim.
Sen… Kabul olmuş en güzel duam gibisin; belki de en güzel duamsın, kim bilir. Öyle bir haldesin ki, gözünden bir damla yaş dökülecek olsa, aklım çıkar. Kalbine en ufak bir meltem değse, kalbim pırpır eder. Her bir sözünde ve harfinde bilinmez diyarlara göç ettiğim, ama her bilinmez diyarda yeniden seni bulduğum başıma gelen en güzel şeysin.
Sen… Sevmeye korktuğum, ama bir o kadar da arzu duyduğum ve her şeye rağmen bağrıma bastığım, yaralarıma derman olduğun cennet gülüşlüm…
Sen… Tebessümünde kayboldum, ama en çok da tebessümünde kaybolmayı sevdiğim, inatçı, dediğim dedik, “Ben bununla ne yapacağım acaba?” diye kara kara düşündüğüm başımın tatlı belasısın.
Sen… Sesine hazan düşse, aklım çıkar. Hazanına hüzünle ortak olduğum, yaradana her nefeste varlığı için şükrettiğim ve varlığının son nefesime kadar sürmesini temenni ettiğim en güzel armağanımsın.
Sen… Evvelim ve ahirim, şimdi ve şu anımızın en güzel hayallerimin başrolü, en içten dualarımın öznesi ve en mutlu kahkahalarımın sebebisin.
Sen… Dünyadaki bütün alfabeleri yan yana getirip milyonlarca güzel kelime üretmek istesem de, her kelimenin yetersiz olduğundan eminim. Dünyadaki bütün dillerle sevgimi haykırmak istesem de, yine de hiçbir dil ile ifade edemeyeceğimi biliyorum. Canımın bir parçasısın.
Sen… Sevmeye doyamadığım ve her nefeste, her kalp atışında, her bir zerremde dolup taşan aşk böceğim, biricik sevgilimsin.
Sen… İyi ki varsın, bir tanem. İyi ki sen.
Hülya Korkmaz