Selamlar Şifa Hanım öncelikle röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için çok teşekkürler. Dilerseniz ilk olarak Tuğçe Şifa ZORLU kimdir? Okurlarımız için kısaca bahsedelim.
En büyük hayali bir gün dünyadaki bütün çocukların uyumadan önce alınlarına bir öpücük kondurup onları çok sevdiğini söylemek olan afacan bir yazarım. 1991 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Çocukluğum anne memleketi Kırklareli ve Şanlıurfa’da geçti. Çocuk Gelişimi ve Okulöncesi Öğretmenliği alanında eğitimimi tamamlayınca “Eee, bu kadar mı?” şaşkınlığı içinde alanım ile ilgili araştırmalar yapmaya başlayınca Çocuk Resimleri Analizi Uzmanlığı ve Bitkilerin Anne-Çocuk Üzerindeki Etkileri alanlarına da el atmış oldum. En büyük hayalim için kolları sıvama vakti geldiğinde de çocuklar için yazmaya başladım. “Sincap Kuki”, “Meraklı Şekerler”, “Sabır Kuşu”, “Küstüm Çiçeği”, “Alpaka Kabarık” masallarını yazıp “Sınıfta Tek Başına” adlı rehber el kitabı niteliğindeki kitap ile kolektif bir çalışmanın içinde yer aldım. Hâlâ çeşitli dergi ve sosyal mecralarda hayata, anneliğe ve çocuklara dair yazılar yazma gayretindeyim. Evli ve üç evlâdın emanetçisi.
Sosyal medya paylaşımlarınızda çeşitli imtihanlarınıza dair tefekkür yazıları yazıyorsunuz. Buna istinaden bu süreçten, yaşadığınız zorluklardan bahsedebilir misiniz? Sizce ebeveyn yoksunluğu gibi özel durumu olan yavrulara karşı nasıl davranmalı, nelere dikkat etmeliyiz?
Sosyal medya nazarımda sesli düşünme çadırı. Oraya giriyor ve içime sığmayan tefekkürleri yazıp duruyorum.Bu yazılar bazen derin yaraların izdüşümleri de olabiliyor. 15 yaşında annemi kaybettiğimde tevafukken bir takvim yaprağında Duha Suresi’nin mealini okumuştum. Ayet ayet içime işlemişti Duha Suresi. Sonra esas yurdun ahiret olduğunu ve ömrüm boyunca verdiği onca lütfa karşılık esas vefayı hak edenin Rabbimiz olduğunu idrak ettim. Aynı zamanda beni çok küçük yaşlarda Peygamberim ile tanıştıran anneme de müteşekkirim. Çünkü bu yaşıma kadar karşılaştığım bütün hadiselerde Peygamberimizin duruşu bana yolumu gösterecek rehberim oldu. Benim gibi ebeveyn yoksunluğu ile büyüyen yavrulara yapılacak en güzel şey Peygamberimiz ile ünsiyet kurmalarına yardımcı olmaktır.
Sizce masallar ve çocuklar arasında nasıl bir bağlantı var?
Şu meşhur sözü duymuşsunuzdur: “Kitap okumayan insan bir ömür yaşar, kitap okuyan insan ise bir ömürde binlerce ömür tecrübesine sahip olur.” Masallar çocukların yaşama dair karşılaşabilecekleri belki de asla yaşamayacakları hadiseleri bir şekilde tecrübe etmesini sağlar. Problemlere karşı çözüm üretebilmeyi, kahramanlarla kendini özdeştirip korkularını yenebilecek cesareti hissetmeyi sağlar. Bu nedenle masallar çocukların zihin ve kalp dünyalarını beslerken onları özgürce duygularını sağaltabileceği bir dünyayı da tanıtmış olur. Bu dünya “Gönül Dünyası.”
Bazı uzmanlar sihir, büyü gibi şeylerin işlenmiş olduğu masalların çocuk gelişim ve yaratıcılığı için olmazsa olmaz nitelikte olduğunu savunuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yaş grubuna göre değinilip değinilmemesi konusu değişir. Örneğin okulöncesi dönem için henüz somut dönemde olan çocuklara hitap ettiğimden kendi masallarımda bu tür olgulara girmiyorum. Lakin +10 yaş çocukları bu tür olguları bilmelidir. Sorular sormalı ve akıl yürütmelidir. Sihir ve büyünün ne olduğunu, kendi inanç, kültür, değer ve yargı süzgecinden geçirerek değerlendirmesine fırsat sunulmalıdır. Bunun yolu ise yoldaki dikenleri toplayarak değil dikenli yolları işaret edip kendimizi neden ve nasıl korumamız gerektiğini göstererek sağlayabiliriz.
Sizce çocuklarımıza kitap alırken nelere dikkat etmeliyiz?
Çocuk bu kitabı istiyor mu? Peki bu kitap çocuğun seviyesine hizmet eder mi? Katkı sunar mı? Düşündürücü ve zihnin gezinmesine müsaade eden cümlelere yer verilmiş mi? Hangi yayınevi? Gibi soruların cevapları sizi kitap alırken değer ve aile prensiplerinize uygun kitaba götürecektir.
Sizce çocuklarımıza kitapları nasıl sevdirebilir ve okuma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz?
Bu işin tek cevabı var. Aşinalık. Evin her odasında, oyun köşesinin bir kenarında bulunan kitaplar, okuyan ve soran aile bireyleri, bebeklikten itibaren kitapla hemhâl olmak, okuma alışkanlığına yardım eder. Çocuk öğrenmenin ve bilgiyi keşfetmenin tadına vardıkça okumayı hayatının parçası haline getirir.
Sizin gibi çocuk kitabı yazmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Üşenmesinler ve ertelemesinler. Bir işin vakti şimdi, şu andır. Öyleyse işe çocuk kitapları okuyarak başlamalı en az 600 tane çocuk kitabı okumuş olmalıyız. Günlük tutmak, günlük hayattaki hadiseleri yazmak kurgu konusunda zihni besler. Not defteri edinmeli ve fikirlerimizi sık sık not almalıyız. Zihin buna alışınca farkına varmadan sürekli üretim haline geçmiş oluruz. Bu da bir noktadan sonra bizi ortaya ürün çıkarmaya sevk eder. Bu ister kitap ister başka bir şey olsun…
İmza günlerinizden yaşayıp unutamadığınız bir olay veya minik okurlarınızdan herhangi bir geri dönüş var mı?
Evet, “Alpaka Kabarık” çıktığı günün ertesi kalemimde ve ufkumda çok emeği olan manevi babam, hocam Ethem Kara vefat etti. Onunla paylaşmayı çok istediğim bu mutluluk içimde oluşan hüzün bulutunun altında öylece beklemeye koyuldu. İlk imza günümde buluştuğum yavrular tuhaf bir şekilde uzun uzun sarılıp gözlerime baktılar. Ne kadar iyi geldiğini tarif etmem mümkün değil. Hatta içlerinden biri “Şifa abla sen merhamet kokuyorsun.” demişti. O ânı hiç unutamıyorum. Çocukların hakikaten iyileştirici bir yanı var. Çocuklarla sürekli birlikteyim ve birçok olumlu dönüş alıyorum. Sanırım beni gayrete getiren en temel unsur da bu oluyor.
Sizce çocuklarımıza Kudüs bilinci aşılayabilmek için neler yapılabilir? Nelere dikkat edilebilir?
Öncelikle o bilincin bizde oturması lazım. Dinimizin alametleri vardır. Üç kutsal mekanımızdan biri de Kudüs’tür. Böyle bir sahiplenme ile baktığınızda boykotlu ürünleri almamak, Mescidi Aksa’yı tanıtan belgeseller seyretmek, zorbalık kavramını anlatmak, “Haksızlıklar karşısında dik duruşlu Müslüman nasıl olur?” sorusunun cevabını aramak, imkân dâhilinde ziyaret etmek çocuklara bu bilinci kolaylıkla fark ettirmeyi sağlar.
Sizce Ümmet-Muhammed’e göz aydınlığı evlatlar yetiştirmek, yetiştirebilmek için nelere dikkat etmeli, neler yapmalıyız?
“Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve ahirete yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.” diyor Nahl Suresi 97. Ayeti kerimede Rabbimiz. Bu itibarla ilk iş kendimizi ‘kul’ olarak yetiştireceğiz. Evlatlarımıza hayırlı örneklerle dolu bir hayatı emsal kılarken onların da birer kul olduğunu ve ne yaparsak yapalım kendi kaderlerini yaşayacaklarını unutmayacağız inşallah. Bu hâl bizi kaygılardan arındırdığı için rahatlatacak elimizden geleni yapmaya sevk edecektir biiznillah.
Röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için tekrar çok teşekkürler. Hayırlara vesile olmak niyeti ve duasıyla…
Vesile Dergi Sayı 14
Haziran 2022