Merhaba Tuğçe Nur Hanım öncelikle röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için teşekkürler. Dilerseniz ilk olarak okurlarımız için Tuğçe Nur ÜÇKARDEŞLER kimdir? Kısaca bahsedelim.
Merhaba. Öncelikle nazik teklifiniz için ben teşekkür ederim. 1994 yılında Çankırı’da dünyaya geldim. İlk ve ortaokulu Çankırı’da, lise eğitimimi ise Kastamonu Tosya Anadolu Öğretmen Lisesi’nde tamamladım. Ardından 2016 yılında Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun oldum ve aynı yıl atanıp sınıf öğretmeni olarak görevime başladım.
“Acaba Bu Neyin Gölgesi” isimli çocuk kitabınızın ortaya çıkış hikayesinden bahsedebilir misinz?
Gölgeler her yaştan insanı etkileyen, insanlarda merak uyandıran bir konu. Özellikle günümüz dünyasında çocuklarımıza sunacağımız bu tarz ilgi çekici oyunlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum. Oğlum dünyaya geldikten sonra bu sorumluluğu üzerimde daha çok hissetim. Oğlumla paylaşıp keyifli zaman geçirdiğimiz bu hikâyeyi tüm çocuklarla paylaşmak istedim.
“Acaba Bu Neyin Gölgesi” bu şekilde ete kemiğe büründü ve ortaya çıktı. Çocuk kitabı yazmak malum ekstra bir dikkat gerektiriyor. Buna istinaden “Acaba Bu Neyin Gölgesi” isimli kitabınızı yazarken ekstra dikkat etmiş olduğunuz noktalar nelerdir?
Bu kitabımız küçük yaş grubu çocuklarımıza hitap ettiği için metni kısa ve öz tutmaya çalıştım. Gerek meslek hayatımda gerekse annelik sürecimde gördüğüm kadarıyla çocuklarımız cümle sonlarındaki kafiyelerden çok hoşlanıyorlar. Bende bu şekilde yazmayı tercih ettim. Ayrıca birinci sınıf öğretmelerimiz çok iyi bilirler, ilk okuma yazmaya geçen çocuklarımızda okuma hızını artırmak için yine bu şekilde akıcı metinler kullanırız. Dil ve yazı fontu olarak yine ilk okuma grubuna uygun seçimlerde bulundum. Şeklen dikkat ettiklerimin yanı sıra içerik olarak dikkat ettiğim bazı hususları da belirtmek isterim. Çocuklarımız tertemiz bir sayfa olarak dünyaya geliyorlar. Bu hikâyenin yazımında bazı nesnelerin öğretilmesini amaçladığımız gibi bazı değer yargılarımızın da pekiştirilmesini amaçladık. Bu nedenle özellikle ‘anne’ yerine ‘anneciğim’, ’oğlum’ yerine ‘yavrucuğum’ gibi anne-çocuk hatta toplumsal değer yargılarının da çocuğa öğretilmesini hedefledik. Bu noktaların üzerinde titizlikle durduğumu belirtmek isterim.
Sizce herkes çocuk kitabı yazabilir mi?
Net bir şekilde ifade etmeliyim ki herkesin çocuk kitabı yazabileceğini düşünmüyorum. Çocuk kitabı yazmanın biz büyükler açısından bazen en zor taraflarından bir tanesi kendi değer yargılarımız ve düşünce sınırlarımızla hareket edip çocuk kitabı yazayım derken aslında bir yetişkin kitabı yazmamız oluyor. Şu şekilde açıklamam gerekirse kitabı çocuğun velisi eline aldığında son derece veliye hitap eden, velinin dikkatini çeken ve velinin değer yargılarıyla birebir uyuşan bir kitap ortaya çıkmış olabiliyor. Ancak bu çocukta karşılık bulmuyor ve maalesef çocuk için bir şey ifade etmiyor. Hatta öyle ki öğretilmek yerine dikte ediliyor algısı uyandırıp bazı değer yargılarımızdan uzaklaşılmasına bile neden oluyor. Çocuklarımızın adeta bir beyaz sayfa olarak dünyaya geldiğini söylemiştim. Bence çocuklarımız bir o kadar da zeki olarak dünyaya geliyorlar. Çocuk küçük yaşına rağmen kaliteli ve samimi içeriği muhakkak ayırt edebiliyor. Bu nedenle çocuğa görelik ilkesinin ön planda tutulmasını tavsiye edebilirim. Çocuklarımızın sadece kitap okumuş olmak için okumaktansa; onlara okumayı sevdirecek, onlarda edebi zevk uyandırabilecek, onları eğlendirecek, onlara eğlendirirken öğretecek, onların ufuklarını açacak kaliteli içerikleri bulmak da anne babalarımıza ve öğretmenlerimize düşüyor.
Farklı bir çocuk kitabı çalışması düşünüyor musunuz? Çalışma ile ilgili herhangi bir planlamanız var mı? Bizler nasıl bir çalışma bekliyor?
Evet yeni bir proje üzerinde çalışıyorum. Son derece dijitalleşen dünyamızda bu durumdan oldukça olumsuz etkilenen, ekran bağımlısı ve dikkat eksikliği olan çok fazla çocuğumuz var. Yine çocuklarımız için bazı temel değerlerimizi eğlenerek öğretmeyi hedefliyorum. O yüzden bir veya birkaç proje fikrimiz şu an da mevcut. Pek tabii olarak birer birer değerli okurlara sunmak istiyoruz. Kaliteli bir içerikle kitap yayınlayabilmek aslında uzun bir süreç alıyor. Zira mevzu bahis çocuk olunca çiziminden mizanpajına özenle hazırlanılması gerekiyor. O nedenle önümüzdeki zaman diliminde inşallah yine son derece orijinal bir proje ile değerli çocuklarımızla buluşmak istiyoruz. Konusu ise sürpriz olsun şimdilik.
Çocuk kitabı yazmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Çocuk kitabı yazmak aslında biraz da çocukların bakış açısından anlayabilmeyi gerektiriyor. O nedenle çocuklarla çok vakit geçirip, onların dünyasını daha detaylı anlamaya çalışmanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi burada kasıt sadece çocukların yanında bulunmak değil. Çocuk kitabı yazmak isteyenlerin evvela dünya çocuk edebiyatı literatürünü tahlil etmelerini daha sonra bazı kitaplar üzerinde yoğunlaşmalarını ve mümkünse bu kitapları edinip çocuklara birden fazla kez okuyup onların tepkilerini incelemelerinin gerektiğini düşünüyorum. Doğal olarak bu süreç kısa bir süreç olmayacaktır. Ancak çocukla birlikte okunan kitapların çocuğun üzerinde bıraktığı etkileri kavrayamadan kitap yazmanın çocuktan ziyade velisine yazılmış bir kitap olacağını düşünüyorum.
Bir anne ve öğretmen olarak bakacak olursanız sizce ebeveynler çocuklarına kitap alırken nelere dikkat etmeliler?
Bunu başıma gelen bir olay ile daha güzel ifade edebileceğimi düşünüyorum. Malumunuz günümüzde internet üzerinden alışveriş son derece yaygın. Ben de oğluma bol yıldızlı, son derece popüler bir kitap edinmiştim. Edindiğim kitapları evvela kendim okurum. Kitap metninin bir yerinde hikâyenin kurgusu gereği dahi olsa rüşvet veren ve alan kahramanlar dikkatimi çekti. Bu benim için çok üzücü oldu. Zira bu kitap sadece bir internet sitesinde kırk bin adet civarında satılmıştı. Bu kitabı çocuğuma okumadım. Burada velilere tavsiyem sadece yıldızlara ve satış rakamlarına bakarak popüler kitapların rüzgarına bir anlık dahi olsun kapılmadan özellikle küçük çocuk için edinilen her kitabın önce kendileri tarafından okumaları daha sonra çocuklarıyla paylaşmaları olur.
“Acaba Bu Neyin Gölgesi” isimli kitabınızı okuyup ger dönüş yapan miniklerle ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
Tabii ki. Bazen çocuğun kitaba sarılıp uyumak istemesi veya anaokuluna gidiyorsa kitabı aldığının ertesi günü okuluna götürüp arkadaşlarıyla paylaşmak istemesi gibi olaylar beni çok etkiliyor. Ama bir çocuğun kitabı okuduktan sonra cep telefonundan da olsa bir fener yardımıyla duvarda gölge oluşturup “Bil bakalım bu neyin gölgesi?” deyip anında oyun kurmuş olmasını unutamıyorum.
“Acaba Bu Neyin Gölgesi” isimli kitabınızı kendi yavrunuza okuduğunuzda onun tepkisi ne oldu?
Kitabı yayınlamadan önce zaten oğlumla paylaştığım bir metnim vardı. Dolayısıyla aslında kitaba aşinaydı. Kitap matbu halde gelince sıklıkla kitabı alıp bana geliyor ve “Hadi kitabımızı okuyalım.” diyor. Özellikle ahtapot ve baykuş sahnelerinde çok heyecanlanıyor.
Sizce önemli olan kitapları çok satan bir yazar olmak mıdır yoksa kitapları elden ele dolaşan ve çok okunan bir yazar olmak mıdır?
Şunu net olarak belirtmek isterim ki kitabımın ortaya çıkış amacı şahsımın popüler olması değildir. Biz oğlumuzla yaşadığımız güzellikleri başka annelerle ve çocuklarla da paylaşmak istedik. Bu sebeple her teferruatı üzerinde detaylı düşünüp nihayetinde kaliteli bir içerik ortaya çıkarmayı amaçladık. Hiçbir zaman amacımız bir an evvel çıksın, çok satsın olmadı. Kitabımızın değerini özellikle minik okurlarımızın belirleyeceğini düşünüyorum. Elden ele dolaşan bir kitap olmasını can-ı gönülden diliyorum.
Röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için tekrar teşekkürler. Hayırlara vesile olmak niyeti ve duasıyla.
Vesile Dergi Sayı 14
Haziran 2022