Günümüzde yaşam, hızla akan bir nehir gibi bizi içine çekiyor. Bitmek bilmeyen işler, yetişmesi gereken sorumluluklar, bir türlü eksilmeyen yükümlülükler… Bu yoğunluk içinde, çoğu zaman nefes almayı unuturuz. İşte bu noktada, farkında olmadan kronik stres dediğimiz, hayatımızı sessizce ele geçiren bir durumun esiri oluruz.
Kronik stres, sıradan bir yorgunluktan çok daha fazlasıdır. Her gün küçük dozlarda yaşadığımız baskının birikmesiyle, bir anda değil, yavaş yavaş hayatımıza yerleşir. Bir sabah uyandığımızda kendimizi enerjisiz, isteksiz ve karamsar hissederiz. Çünkü zihnimiz, sürekli alarmda olan bir makineye dönüşmüştür. İş yerinde alınamayan bir karar, ertelenen işler, özel hayatta karşılanamayan beklentiler… Hepsi birleşir ve insanı tükenişe sürükler.
Kronik stres, sadece zihinsel değil, fiziksel sağlığımızı da etkiler. Vücut, sürekli bir savaş ya da kaç durumu içinde kalır. Kalp hızlanır, nefes daralır, bağışıklık sistemi zayıflar. Bu durum, bir süre sonra kronik hastalıkların kapısını aralar. Tansiyon, diyabet, kalp rahatsızlıkları gibi sorunlar, bu sessiz düşmanın sonuçlarıdır. Ancak bu belirtileri fark etmek, çoğu zaman düşündüğümüzden daha zor olur. Çünkü stres, hayatımızın doğal bir parçasıymış gibi görünmeye başlar.
Peki, neden bu kadar stresliyiz? Teknolojiyle çevrili bir dünyada yaşıyoruz; her şey elimizin altında, her şey hızla ilerliyor. Fakat bu hız, aynı zamanda bir beklenti yaratıyor: Hep daha iyisini yapmak, hep daha fazlasına ulaşmak. Sosyal medyanın etkisiyle, başkalarının başarılarını izlerken kendimizi yetersiz hissetmek, stresin en büyük nedenlerinden biri haline geliyor. Ancak kimse, bu yarışın gerçek bir kazananı olmadığını fark etmiyor.
Kronik stresle başa çıkmanın ilk adımı, onu kabul etmektir. Sorunlarımızı görmezden gelmek yerine, onların varlığını kabul etmeli ve çözüm aramalıyız. Zihnimizi ve bedenimizi dinlemek, bu noktada büyük önem taşır. Gün içinde kendimize zaman ayırmak, yürüyüş yapmak, bir fincan çayla sessiz bir köşede oturmak bile stresle mücadelede etkili olabilir. Ayrıca, duygularımızı paylaşmak, ailemizle veya arkadaşlarımızla konuşmak da ruhumuzu hafifletir.
Elbette, profesyonel destek almak da bir seçenek olmalıdır. Çünkü bazen, kendi başımıza çözemediğimiz sorunları bir uzmanın rehberliğiyle aşabiliriz. Unutmamak gerekir ki, stresle mücadele etmek bir zayıflık değil, bir güçtür. Kendimize ve sağlığımıza verdiğimiz değerin bir göstergesidir.
Hayat, zorluklarla dolu bir yolculuk olabilir. Ancak bu yolculukta, kendimizi unutmadan ilerlemek önemlidir. Kronik stres, sessiz bir düşman gibi hayatımıza sinsice yerleşse de, onunla başa çıkmak ve yeniden nefes almak mümkündür. Çünkü yaşam, her şeye rağmen, bir denge sanatıdır.
Nujgen Kahraman