Her zaman övünmekte olunan uzay çağı, teknoloji çağı ve robotik çağ içerisinde daima kınanan ancak hiçbir zaman yapılmaktan geri durulmayan soykırımlar ile karşı karşıyayız yine ve yeniden.
1900’lü yıllar söz konusu oluyor a ülkesinden bahsediyoruz 2000’li yıllar söz konusu oluyor b ülkesinden bahsediyoruz günümüz söz konusu oluyor… Sanırım İslam coğrafyasında soykırım söz konusu olduğunda bahsi geçmeyen bir ülke bulunmuyor, tıpkı sözgelimi modern olduğu savunulan ancak sömürgeci zihniyetlerin içerisinde yer alan ülkeler gibi.
Batı her zaman daha modern, Avrupa her zaman daha medeni bla bla bla. Oysa ki vaziyeti Mehmet Akif ERSOY yıllar öncesinden çok güzel özetlemiş “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyerek fakat biz ısrarla göz ardı etmeyi tercih ediyoruz.
Bizim çocuklarımız Avrupa’ya özendirilerek, Batı gözlerinde büyütülerek Doğu’dan uzaklaştırıldı ve kopartıldılar, Doğu varlığı gereksiz ve hatta büyük bir problemmiş gibi öğretildi yani tarihlerine yabancılaştırıldılar ve hakikatlerden uzaklaştırıldılar.
Hayatın yoğun akışından bahsederken dile getirmekte olduğumuz kapitalist çark adeta bir hayalet gibi her yerden çıkıveriyor ve tüm varlığıyla bizleri o kadar sarıp sarmalamış ki sanki iyiliğimizi istercesine ruhumuza bile dolanıyor artık.
Bizim için en kaliteli ve en uygun ürünleri üreten bir Avrupa var örneğin. Yün değil, pamuk değil %100 naylon yani kanserojen maddelerden bizim için üretmiş oldukları türlü türlü kıyafetler…
Bizi düşündükleri için çok lezzetli ve çok pratik yiyecek, içecekler üretiyorlar örneğin hatta öyle ki içlerinde ne olduğu bile çoğu zaman bilinmiyor ancak ne hikmetse adeta bağımlılık yapıyorlar ve insan ne yemeye ne de içmeye doyamıyor. Alt tarafı kilo alıyoruz, alt tarafı türlü türlü hastalıklara sahip oluyoruz. Kimin umurunda, Avrupa bizi en iyi şekilde düşünüyor zaten öyle değil mi?
1001 marka çatısı altında 1001 çeşit hijyen ürünleri üretiliyor mesela. Deterjanlar, pedler, bebek bezleri vs. Her birinin içeriği o kadar sağlıklı ki astım krizlerine girmiyor, kısırlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmıyor ve cilt hastalıklarına kapılmıyoruz çünkü Avrupa bizi herkesten ve her şeyden çok düşünüyor.
Herhangi bir afet durumunda savaş gemilerini “yardım gemisi” adı altında gönderebilecek kadar ya da misyoner ekiplerini bölgede misyonerlik faaliyetlerini yaptırmadan gezdirecek kadar çok düşünüyorlar bizi.
Yıllar önce çalışmak için Avrupa’nın bağrına giden gurbetçi kardeşlerimizi yıllardır bağrına basıyor örneğin ve asla hiçbir şekilde ırkçı söylemlerde ve eylemlerde bulunmuyor ve bulunulmasına dahi müsaade etmiyor o harika Avrupa…
Her türlü sömürgeciliği ve soykırımı bazen alttan alta bazen açık açık desteklemekten geri durmayan ve her seferinde kendi çıkarlarını ön planda tutan o müthiş modern ve medeni Avrupa, modern ve medeni Batı.
Ah bir de özellikle belirli kitlelere hitap etmekte olan kişiler hakkı ve haklıyı dile getirip savunduğunda onlara tehdit mesajları ve gövde gösterileri yapmakta olan bir tarafları vardı sanırım. Onu es geçersek olmaz, çok ayıp olur. Kim vurduya giden insanlar da cabası.
Şimdi söyler misiniz yukarıda belirtmiş olduğumuz noktalar yalnızca devede kulak iken ve ben bu satırları yazarken bile bu devede kulak olan kısım beni yorabiliyorken kim daha medeni ve kim daha modern?
…
YAZAN: Zeynep EROL