Selamünaleyküm. Fettah Bey öncelikle röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için çok teşekkürler. Dilerseniz ilk olarak okurlarımız için Fettah GÜLER kimdir kısaca bahsedelim.
Rica ederim, asıl ben teşekkür ederim kıymetli okurlarınızla bizleri buluşturduğunuz için. Ben öyle kendini anlatıp duran birisi değilim, kısaca üstünkörü geçmek istiyorum. Van’ın hoyrat bir bölgesinde dünyaya gözlerini açmış olan, 3 yaşına kadar oralarda bulunup 3 yaşında Konya’ya göç eden bir kardeşinizim. İmam-Hatip mezunuyum. Hali hazırda sosyal medyadan her kesimdeki abilerimize, ablalarımıza, kardeşlerimize bir hakikat dahi olsun duyurmak için yoğun bir tempo içerisindeyim. Sizlerden ve okurlarımızdan da bu konuda bolca dua beklerim.
Bölgenin teopolitik ve jeopolitik öneminden biraz bahsedebilir misiniz ?
Bir insan dini için yaşar. Dininin emirlerini yerine getirip yasakladığı şeylerden uzaklaşmak için yaşar. Filistin olayları hakkında derin bir bilgiye sahip değilim ama en önemli meseleyi biliyorum. O da şu ki; oradaki cesur yürekli kardeşlerimiz ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’yı muhafaza edebilmek için ellerinden gelenin fazlasını veriyorlar bu kimi zaman canları oluyor, kimi zaman o acıyla yoğrulan bedenleri.
Bölgenin tarihine bakıldığında Filistin halkının istek ve iradesi dışında çeşitli kararlarla topraklarının işgal edildiğini görmemiz mümkün lakin özellikle son zamanlarda yürütülmekte olan algı operasyonlarında bunun tam tersi gösterilmeye çalışılıyor ve buna göre Filistin halkının topraklarını bilerek ve isteyerek işgalcilere satmış oldukları savunuluyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bizim milletimizin belli başlı noktalarda ciddi anlamda yanlışları var. Buradaki olayda da o yanlışlardan birini yapıyoruz. Ortaya bir yem atılıyor ve biz o yem bize zarar verir mi vermez mi bilmeden hemen o yemi yutuyoruz. Bu meselede de birçok kardeşimizin böyle bir iftirayı ve karalamayı önemsemeleri ve bu görüşe kapılmaları bunun bir örneği. Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresinin 6. Ayetinde Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:
“Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size bir haber getirip (verirse), onu ‘etraflıca araştırın’ (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz.” Araştırıp öğrenmeden kimse yorum yapmamalı. Olayın aslı da dediğiniz gibi zoraki olarak topraklara sahip olduklarını gösteriyor. Allah kötü zandan bizleri muhafaza eylesin.
Birçok Müslüman devlet olmasına rağmen hiçbiri bu katliamlar karşısında sesini çıkartmıyor ve tüm dünya ile birlikte üç maymunu oynuyorlar. Sizce bunun asıl sebebi nedir?
Bunun sebebi çok basit aslında. Herkes “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyor. Mesele aslında bizleri ilgilendirmesine rağmen şu lafı söylemeleri de şaşırtmıyor değil. Bu insanlar bugün Mescid-i Aksa’da yapılan zulmün günü gelince bize de yapılacağını düşünmüyorlar yahut düşünmek istemiyorlar ama her ne kadar bizi ilgilendirsin veya ilgilendirmesin sesimizi çıkarmamız lazım. “Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat Suresi 10) ayetini fiiliyata dökmemiz lazım. Ben bu sefer çoğu kardeşimizin az da olsa bilinçlendiğini fark ettim. Fakat hemen yerini başka gündemler alınca ne Kudüs kaldı kalbimizde ne de o kardeşlerimiz.
Ensar muhacir ilişkisinin iyileştirilebilmesi için sizce neler yapılabilir?
Bir kere bunun için imanımızı tazelememiz lazım. İman tazelenmeden böyle bir ilişkinin sağlanacağını düşünmek bile söz konusu olamaz. Peki iman nasıl tazelenir? İman Allah korkusuyla tazelenir, iman ibadetle tazelenir, iman emirlere uyup yasaklardan kaçmakla tazelenir. O yüzden kendimizden başlarsak bir süre sonra bu ilişkiyi sağlarız.
Çocuklarına dava bilincini aşılayabilmek için sizce ebeveynler nasıl bir tutum sergileyebilirler?
Kalkıp da onlara böyle anlattığımız gibi anlatamayız. Onların düzeylerine uygun bir dil anlatımıyla anlatmaya çalışmalıyız. Burada aslında bence en büyük vazife yayın ve basın gruplarının. Onlar da yayınlarıyla, basımlarıyla güzel projeler yaparak çocukların ilgilerini çeken bir şekilde bu dava bilincini aktarmalılar.
Sizce sosyal medya canlı yayınları dünya kamuoyunda ses getirme konusunda etkili mi ve canlı yayınlar neticesinde devletlerin tutumlarına rağmen sizce insanlar bu konuda tepki gösterebilir mi?
Emin olun sosyal medya anlamında yaptığımız her şeyden haberdarlar. “Sesimizi duymuyorlar.” diyen kardeşlerimiz asla o düşünceye kapılmasınlar. Kudüs’teki kardeşlerimizin silahı taş iken bizim de taşımız yayınlar olmalı, gönderiler olmalı, paylaşımlar olmalı. Onların taşları isabet etmese de bizim paylaşımlarımız isabet eder elbet.
Birçok kişi tarafından merak edilen bir soruyu yöneltmek istiyorum: Sizce orada Kudüs’ü korumak için canlarını ortaya koyan ve ölüme göğüs germekte olan Müslümanlar farklı şartlarda yaşıyor olsaydılar da aynı şekilde bölgeyi muhafaza ederler miydi? Yani farklı şartlarda, farklı mekanlarda olsalardı aynı bilinç ile Müslümanlık, insanlık davasında harekete geçerler miydi?
Bu iş zaman, mekan ve imkan işi değil, bu iş iman işi. İman varsa imkan vardır. Onların hala bir umudu var ve o umuda sarılıp kanlarının son damlalarına kadar mücadele ediyorlar.
Bir Müslüman olarak yaşananlarla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Sizce ne olsa sular durulur?
Bu konuda yapılacak şeyler hiç de zor şeyler değil. Herkes kendi alanında “ben Alem-i İslam’a nasıl faydalı olabilirim” diye dertlenecek. Mühendis işini güzel yapacak ve yaptıklarıyla bizleri İsrail’in o zulüm kokan mallarına muhtaç bırakmayacak. Doktor hastasını hakkıyla tedavi edecek ki aynı şekilde milletini başkasına muhtaç etmeyecek. Öğretmen öğrencisine bu yaşanılan zulmü anlatacak ki çocuklarımız küçük yaştan Kudüs’ü dert edinecek. Sosyal medya fenomenleri malayani şeyler paylaşıp insanların vakitlerini kendilerine nakit yapmak yerine yayınlarıyla, paylaşımlarıyla insanları bilinçlendirecek. En önemlisi herkes şu dört harfli meseleyi yerine getirecek. Dert edineceğiz. Bizler dert edinmezsek ne Kudüs’ü alırız, ne Mekke’yi alırız, ne de Medine’yi.
Gerek Filistin meselesinde gerekse zulüm yaşanılan farklı meselelerde şahit olmuş olduğunuz ve sizi çok etkileyen, etkilemiş olan bir durum var mıdır? Şayet varsa anlatabilir misiniz?
Biliyorsunuz Ramazan ayı boyunca yaşanılan bu zulümleri bizlere yayınlarla gösteren birkaç tane Filistin’li genç ve hür yürekli abilerimiz, kardeşlerimiz oldu. Belki de milyonlar onların sayesinde bilinçlendi.
Bunlardan birisi de Yahya abi. Kendisini tanıyan kardeşlerimiz vardır. Kendisi varını yoğunu bu uğurda feda eden bir abimiz. Yaptığı yayınların birinde iki küçük kardeşimizin yanına gidip onlara birtakım sorular soruyordu. Çocuklar soruları atılan bombalara rağmen çok rahat, çok sakin ve korkusuz biçimde cevaplıyorlardı. “Korkuyor musunuz?” diye sorulduğunda ise gülerek korkmadıklarını belirttiler. Ben bunu görünce öyle duygulandım ki anlatamam. Belki dakikalarca ağlaya ağlaya kendimi sakinleştirdim. Beni en çok etkileyen olay bu oldu.
Röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için tekrar teşekkürler. Allah bu kutlu davada muvaffak olabilmeyi ve tez vakitte zaferler kazanabilmeyi nasip eylesin inşallah.
Ben teşekkür ederim. Bir nebze olsun içimi sizlere ve okurlarımıza dökerek rahatladım. Allah razı olsun.
RÖPORTAJ: ZEYNEP EROL – BAŞAK AZAKLI
Vesile Dergi Sayı 3
Temmuz 2021