Işığın ve Karanlığın Mücadelesi

 

Dünya, bazen bizlere olduğu gibi, zaman zaman da etrafımızdaki her şeyi olduğu gibi yansıtır. Ay, her gece gökyüzünde yükseklerde ışığını saçar, karanlıkları aydınlatır ve göğü süsler. Ancak, bu ışıkla birlikte, karanlıkların derinliklerinde karışıklıklar ve çelişkiler de baş gösterir. Ayın parlak ışığına karşı duyulan tepki de aslında doğanın bir yansımasıdır. Tıpkı bir köpeğin, uzaktan gelen ışığa havlaması gibi. Gecenin sessizliğinde, doğanın huzurunu bozan her ses, bir tepki doğurur. Ayın nurunu, köpeğin havlamasıyla karşılaştırmak, aslında hayatta karşımıza çıkan zorluklar ve engelleri anlatan bir metafordur.

 

Köpek havlar çünkü doğasında vardır; onun görevini yerine getirme şekli, doğal bir tepkidir. Köpek, sadece neyi gördüğünü bilmez; o, sadece anlık bir tepkiyle karşılık verir. Ay ise, ışığını saçar, güzelliğini sergiler. Ama ne yazık ki, her zaman ışık, karanlıkla çatışma içinde olmuştur. Ayın nuru, her zaman karanlıkla savaşmak zorundadır. Köpek ise, bildiği gibi havlar durur. Aslında, bu durum bir bakıma insanların yaşadığı çatışmaları, içsel savaşı ve toplumsal engelleri de simgeler.

 

Her insan, hayatında zaman zaman köpeğin yerini alır; istemeden bir parça karanlık yaratabilir. Ama asıl mesele, bu karanlığın ışıkla nasıl mücadele edeceğidir. Ayın ışığı her zaman karanlıkları delip geçer, bir şekilde yükselir. Biz insanlar, bazen kendimizi bu köpeğe benzetiriz; karanlık bir dünyada ışığı engellemeye çalıştığımızda, sadece havlar dururuz. Fakat, ışık her zaman eninde sonunda karanlığı aydınlatacak güce sahip olacaktır.

 

İşte bu noktada, göklerin suçu yoktur. Onlar, sabırla, ay gibi, her gece yeni bir ışık saçarak, insanlara gerçekleri gösterir. Ama insanların ve köpeklerin durumu, çoğu zaman gözlemlerinden ve doğalarından kaynaklanır. Karanlık, köpeğin havlaması ve bizim içsel karanlıklarımız birer örnek olabilir. Ama ışık, ayın kudreti, her zaman galip gelir.

 

Nida Kahraman