İlişkilerde Saygının Önemi: Söylemlerin Gücü

“Ne kadar öküz bir adamsın,” dedi geçenlerde kalabalık bir ortamda bir hanımefendi eşine, herkesin duyacağı şekilde. Eşi beyefendi, daha önce bu ve benzer söylemleri işitmiş olsa gerek ki alttan almaya ve ortamı yumuşatmaya çalıştı. Ancak bu ifade, o kadar kırıcı ve uygunsuz bir tonda söylendi ki, bana göre kabul edilemezdi. Peki ya sizce?
“Hayvan bu hayvan, laftan anlamıyor,” demişti başka bir zaman diliminde farklı bir hanımefendi eşine hitaben, yine herkesin ortasında. Beyefendi, kırıldığı belli olan bir ses tonuyla sadece “Haklısın,” demekle yetindi. Üstelik bu söylemler gerçekleşirken çiftin çocukları da ortamdaydı ve bu sözlere şahit oldular.
Bu iki örnek ve benzerleri, maalesef ki saygıdan uzak, oldukça kırıcı söylemler olarak karşımıza çıkıyor. Adeta birer sülük gibi ilişkideki tüm duyguları yavaş yavaş emiyorlar. Ancak bunun ne kadar farkındayız?
Elbette tam tersine, erkeklerin eşlerine karşı benzer ifadeler kullandığı durumlar da yok değil. Burada meseleye cinsiyetten bağımsız bir perspektifle, hem insani hem de çift odaklı bir şekilde bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan olarak bireylerin, bırakın topluluk içinde hakaret edilmeyi, özel bir konuşmada bile böyle söylemleri kabul etmesi zorken, topluluk içerisinde edilen hakaretlerin ne denli yaralayıcı olduğunu tahmin etmek güç değil.
Yukarıda çocuk vurgusu yapmamın sebebi, bir ebeveynin diğer ebeveyne bu tür söylemlerde bulunmasının çocuk açısından ne kadar sağlıksız, mantıksız ve zararlı olduğunu göstermekti. Çocuklar bu tür davranışlardan derinden etkilenir, çünkü bir ebeveynin diğerini aşağılaması, onlarda güven ve sevgi duygularını zedeler.
Gerçekten bazen hayatımıza, şirazesi kaymış bir şekilde devam ediyoruz. Ne saygı ile ilgimiz kalıyor ne de duygularla. Bunun yerine, menfaat ilişkileri geliştirmeyi tercih ediyoruz. Oysaki saygının olmadığı bir ilişki sürdürülebilir mi? Bu temel gerçeği göz ardı ediyoruz çünkü menfaatlerimiz daha ağır basıyor, ne yazık ki.
Her zaman şuna inanırım: Eğer birisiyle ilişki yaşıyorsanız ya da evlilik içerisindeyseniz, karşılıklı olarak birbirinizi temsil ediyorsunuzdur. Tamamlanmış hissetmek, eksikliklerin bir kusur olarak görülmeden ortadan kaldırılması gibi konuları sıkça dile getiririz. Temsil boyutu da benzer bir mantık taşır. Hayatınıza dahil ettiğiniz kişi, kendinize layık gördüğünüz kişidir. Dolayısıyla, karşınızdaki insana olumsuz söylemlerde bulunduğunuzda, aslında kendinize de hakaret etmiş oluyorsunuz. Çünkü bu seçimi siz yaptınız, bu ilişkiyi ve evliliği siz kendinize layık gördünüz.
Aynı şekilde, olumlu söylemlerde bulunduğunuzda da gururla, onurla hayatınızdaki insanı översiniz: “Bu kişi benim sevgilim” ya da “Bu kişi benim eşim,” diye gururla söylersiniz. Anlatmak istediğim tam da bu.
Zeynep Erol