Hayat, elimize verilen en değerli armağandır. O, yalnızca bir varoluş değil; her anında bize dokunan, içimize işleyen, bizden parçalar alıp veren bir yolculuktur. Hayat, bazen bir çocuk gülüşü gibi masum ve saf, bazen de rüzgârın savurduğu yapraklar gibi belirsiz ve karmaşıktır. İnsanı kendi içinde yoğuran, biçimlendiren bir ustadır.
Kimi zaman gözlerimizi kapattığımızda yüzümüze çarpan güneşin sıcaklığında, kimi zaman ise sessiz bir geceye gizlenmiş yıldızların ışığında buluruz hayatın izlerini. Hayat, her biri farklı renklerde olan sayısız anılarla örülüdür; bazıları parlak ve mutlu, bazıları ise hüzünle yüklü. Tüm bu renkler, insanın ruhunda bir araya gelerek kendi hikayesini yazar. Belki de hayatın güzelliği, tam da bu karmaşıklığın içinde gizlidir.
Her sabah, yeniden uyanmanın ve yeni bir başlangıcın habercisidir. Hayatın sunduğu her an, yeni bir fırsat, başka bir ihtimale açılan kapıdır. Bazen zorluklar ve acılarla sınanırız, bazen ise en küçük anların içinde mutluluğu buluruz. Hayatın bizden tek beklentisi vardır: Anları yaşayarak, kendimizi bulmaya çalışmak ve ruhumuzun derinliklerinde gizlenmiş güzellikleri keşfetmek.
Belki de bu yüzden hayatın kıyısında dururken, bir yandan kaybettiklerimizin hüznünü yaşarken diğer yandan sahip olduklarımızın kıymetini bilmek gerekir. Her şey gelip geçici olsa da, ruhumuzda bıraktığı izler kalıcıdır. Hayat bize bazen zor anlar yaşatsa da, her zaman içimizde var olan o küçük umut ışığıyla bizi bir adım daha ileriye taşır. Hayat, en saf haliyle bir yolculuk ve bu yolculukta her yeni gün, yeni bir hikayenin başlangıcıdır.
Sevgiler,
Ela Durmaz