“Gündemi takip etmiyorum çünkü yüreğim olup bitenleri kaldırmıyor.”, “Ruh sağlığımı korumak için olup bitenleri takip etmiyorum çünkü takip ettiğimde uykularım kaçıyor ve yiyip içtiğimden bir şey anlamıyorum.”, “Bombalar ve ölümler söz konusu iken haberleri bile izlemiyorum.”, “Olup bitenleri takip etmiyor ve psikolojimi bozmuyorum böylece hayatıma güllük gülistanlık devam edebiliyorum.”…
Yukarıdaki söylemleri ve dahasını o kadar sık bir şekilde duymaktayım ki hakikaten ne diyeceğimi bilemiyorum.
Bizim yüreğimiz, bizim ruh sağlığımız, bizim güllük gülistanlık hayatımız… Peki ya bombalar ve mermiler altındaki masum insanların yüreği, ruh sağlığı, güllük gülistanlık hayatları ne olacak? Bizim yüreğimiz savaşın ortasında çaresiz ve korku dolu bakışlarla olup bitenleri anlamaya çalışan küçücük bir çocuğun yüreğinden daha mı hassas? Küçücük bir çocuğun yüreği mi daha hassas yoksa bizim yüreğimiz mi?..
Bir yerlerde birileri haksız yere zulüme uğrarken bizim güllük gülistanlık diye ifade etmekte olduğumuz hayatlarımıza devam ediyor olmamız bile ,daha da doğrusu edebiliyor olmamız bile, hakikaten çok enteresan. Oysa ki bizim yüreğimiz çok hassas ve o hassas yürek bir yerlerde birileri zulüm görürken ne pahasına olursa olsun güllük gülistanlık hayata devam etmemeyi, edememeyi beraberinde getirmez mi?
Anneniz yok, babanız yok, hiç kimseniz yok ve hatta tüm yakınlarınızı birer birer gözünüzün önünde en vahşi şekilde kaybettiniz. Birileri var ama yok gibi ancak varlığı bir türlü eksik olmayan bombalar ve mermiler yağmur misali şırıl şırıl yağıyor semadan. O diğer çocuklarda olduğu gibi uyku arkadaşı ya da klasik oyuncaklardan bir tanesi bile yok belki de, o çaresizlikle olup bitenleri seyrediyorsunuz. Körpecik yüreğiniz neler olduğuna anlam veremiyor bile. Ne hissederdiniz?
..
Kendi hassas yüreğimizi bahane ederek küçücük evlatların yüreklerini yok sayamayız, kendi psikolojimizi öne sürerek küçücük çocukların psikolojisini yok sayamayız, kendi güllük gülistanlık hayatımızın derdine düşerek küçücük çocukların güllük gülistanlık olması gereken hayatlarını yok sayamayız. Şayet yok sayıyorsak, Müslüman olduğumuzu savunuyorsak Müslümanlığımızı, insan olduğumuzu savunuyorsak insanlığımızı sorgulamamız gerekiyor.
Peki son kez soruyorum size: Sizce hangimizin yüreği daha hassas?
YAZAN: Zeynep EROL