HAKKINI SAVUNMAKTAN KORKMA

Geçenlerde başıma gelen enteresan bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle ve bu vesileyle, hakkınızı sonuna kadar aramanız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Çünkü hakkınızı aramadığınız zaman, haklı olsanız bile kimse size hakkınızı vermiyor.

 

Eğitim görmekte olduğum kurumlardan birinde, belge alabilmem için sınavlara girmemin yeterli olduğu bilgisi verilmişti ve ilave olarak ödev hazırlamamın gerekli olmadığı belirtilmişti. Buna istinaden sınavlara girdim, güzel notlar aldım ve belgemin hazırlanmasını beklemeye koyuldum. Fakat birkaç ay geçmesine rağmen herhangi bir şekilde sisteme belgenin yansımadığını görünce, tekrar kurumla iletişime geçmeye karar verdim. Bu defa bana, ödev hazırlamam gerektiği ve bunu yapmadığım için sisteme belgenin yüklenmeyeceği söylendi. Ayrıca, gerek sınav gerekse eğitim süreçlerinden tekrar geçmem gerektiği ve bu durumun 2 yıllık bir zaman kaybı anlamına geldiği belirtildi. Tabii son cümleyi ben ekliyorum, çünkü kimse sizin kaybınızla ilgilenmiyor.

 

Var olan tabloyu kabullenmeyip soluğu kurumda aldım ve mağduriyetimin giderilmesi talebinde bulundum. Ancak kesinlikle umursayan olmadı. Görüşmelerin yapıldığı telefon kayıtlarını sunarak, bu kayıtların dinlenmesini ve mağduriyetimin giderilmesini talep ettim. Aksi takdirde maddi ve manevi kayıplarımın karşılanmasını isteyeceğimi belirttim. Buna rağmen herhangi bir sonuç alamadım. Bana baştan savma bir şekilde “Biz dinleyip gerekeni yaparız” gibi söylemlerle geçiştirmeye çalıştılar. Bunun üzerine karşımdaki kişiye, “Sizin dinleyip gerekeni yapmanız benim mağduriyetimi gidermeyeceğine göre, ben hem benimle görüşen kişilerden hem de kurumdan şikayetçiyim. Maddi ve manevi tazminat talep ediyorum ve sizi mahkemeye vereceğim” dedim. Gerçekten de mağduriyetim giderilmeseydi mahkemeye verecektim, o ayrı bir konu.

 

Peki ne oldu?

 

Maddi manevi tazminat ve mahkeme söylemlerini duyduktan sonra hemen bir çözüm yolu bulmak amacıyla harekete geçildi. Arama kayıtları dinlendikten sonra haklı olduğum anlaşıldı ve başlarından savamayacakları tescillendi. Mağduriyetimin giderilmesi adına ödevi 10 gün içinde yapabileceğimi söylediler. Evet, bu kadar basitti. Ancak ben hakkımı aramamış olsaydım, 2 yıllık bir zaman kaybım olacaktı; emek kaybı ve yıpranmışlık da cabası. Üstelik karşı tarafın yaptığı, sadece ekranda birkaç yeri tıklayıp sistemi aktif hale getirmek oldu. Aslında var olan bir sistemi açmış oldular. Yani bu kadar basit bir işlem olmasına rağmen, haklı oldukları bir durumda bile bunu yapmamak için direndiler.

 

Sonuç olarak, ödevimi hazırlamış oldum. Ancak şunu bir kez daha gördüm: Hakkınızı savunmadığınız takdirde kimse çıkıp size hakkınızı vermiyor. Karşı tarafı haklı olduğunuz konusunda köşeye sıkıştırmadığınız sürece, asla size hak tanımıyorlar. Bu gerçekten trajik bir durum. Düşünüyorum da, benim yerimde başka biri olsaydı, kendine bu kadar güvenmeseydi ya da özgüven eksikliği yaşasaydı, konuşma güçlüğü çekseydi ne olurdu? İnsanlar mağdur oldukları ile kalacaktı. Peki ama neden?

 

Bu olaydan sonra çok düşündüm: İşini hakkıyla yapmayanlar ve yine de üste çıkmaya çalışanlar… Örneğin yukarıdaki olayda, kayıtlar ortada olduğu halde, karşımdaki kişi hala beni suçlamaya çalışıyordu. Bunun üzerine, “Kayıtlar ortada, isterseniz daha fazla konuşmayalım, mahkemede görüşelim” dedim ve o noktada sustu. İlginç değil mi sizce de? Yani bu kadarına gerek yok bence. Bazı şeyleri zorlaştırmaya ve hayatı yaşanmaz hale getirmeye gerek yok. Menfaatlerimiz için bir başkasının emeğini hiçe saymaya hiç gerek yok.

 

Velhasıl, eğer haklı olduğunuzdan eminseniz ve kendinizden yana şüpheniz yoksa, ne pahasına olursa olsun hakkınızı savunun ve peşini bırakmayın.

 

 

 

 

✍️ Zeynep Erol