GÜCÜN MUTLAK SAHİBİ

 

 

 

Her geçen gün, iblis ordusunun katliamları biraz daha dozunu arttırıyor ve göz yumduğumuz her katliam insanlığın sonunu getirmeye hazırlanıyor. Evet, göz yummakta olduğumuz her katliam insanlığın sonunu getirmeye hazırlanıyor çünkü artık katliamlar küresel bir boyut kazanmış durumda. Tüm dünya olarak bu gidişe bir dur demezsek, sonumuz pek de hayırlı gözükmüyor.

 

İblis ordusunun başından beri hedeflediği topraklar Filistin toprakları değildi. Çünkü iblis ordusu başından beri Ortadoğu’ya ve geniş manada tüm dünyaya hâkim olmayı hedefliyordu. Ancak bunu dile getirdiğimizde ütopik bir düşünce yapısına sahip olmakla itham edildik ve ediliyoruz. Fakat gelinen noktada görünen köy kılavuz istemiyor.

 

Olayların geçmişine baktığımızda, Nazi katliamlarını görüyoruz, öyle değil mi? Peki ya Filistin’de olup bitenler neyi ifade ediyor? Yani şöyle düşünelim; yaşanılan zulüm tekrarlanıyor diye bir düşünceyi savunuyoruz ve bu bağlamda belirli grupların, Nazi katliamı sebebiyle yaşamış oldukları zulümleri, ya da şiddet ve işkenceleri, yıllardır Filistin’de uyguladıklarını belirtiyoruz. Peki ya yıllardır maruz kaldıkları zulümleri bir başkasına yansıtmayan Filistin halkı ne olacak? Saldırganlığın bulaşıcı olduğu, yani öğrenilen ve göre göre hayata geçirilen bir şey olduğunu savunuyorken, ve bunun deneylerle sabit bir hakikat olduğunu belirtiyorken, bugün Filistin’de var olan tabloyu ne şekilde açıklayabiliriz? Filistin’deki insanlar insan değiller mi ki yıllardır maruz kaldıkları saldırganlığı birine ya da birilerine yansıtmıyorlar?

 

İnanç…

 

Her zaman şunu savunuyorum ki hiçbir inanç ve ideoloji öldürmeyi emretmez. Çünkü inanç ve ideolojiler kapsayıcı ve barış doludur, dolayısıyla da insanların esenliğini sağlamayı hedefleyen kavramlardır. Ancak, inanç ve ideolojileri gereğince insanları katlettiklerini, çünkü inanç ve ideolojilerine göre karşılarındaki insanın hayvandan bile daha aşağılık varlıklar olduğunu ifade eden mahlûkatlarla karşı karşıyayız. Bu hakikaten çok acı bir şey, çünkü hayvanlar aşağılık varlıklar değildir, bunda hemfikiriz zaten. Ama bir de üzerine, sanki hayvanlar aşağılık varlıklarmış gibi bir bakış açısıyla insanları onlardan da daha aşağılık bir pozisyona yerleştirmek ve bu yüzden Yaratıcı’nın onları öldürmek gibi bir zorunluluk öne sürdüğünü belirtmek, nasıl bir akıl tutulmasıdır, hakikaten anlayamıyorum.

 

Küçücük bir toprak parçası ile başlayıp, gelmiş olduğumuz nokta itibariyle Lübnan’a ve hatta diğer bölgelere kadar sıçramış olan bu katliamlar sizce gerçekten yalnızca küçücük bir toprak parçasının eseri mi?

 

Bizler, karşımızdaki iblis ordusunun -ki ben onlara iblisin uşakları diyorum- amaçlarını görüyor ve biliyor olsak da, aynı zamanda şunu da biliyoruz ki asla amaçlarına ulaşamayacaklar. Çünkü bizler, Allah yolunda mukaddes emanetlerimize sahip çıkabilmek ve sancak-ı şerifi en güzel şekilde omuzlarında taşıyıp şanına şan katabilecek evlatlar yetiştirebilmek için elimizden gelenin fazlasını yapmaya niyetliyiz ve gayretliyiz.

 

Yıllar önce de bu zihniyetler küçücük bir karış toprağımıza göz diktiklerini dile getirmiş olsalar da, şanlı bütün vatan topraklarımıza göz dikmişlerdi. Şimdi de aynı tablo ile karşı karşıyayız. Yani bunların küçücük toprak anlayışı aslında tüm dünyanın hâkimiyetini ele geçirmekten ibaret. Fakat bunun olmasına Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz. Çünkü bizler hak yolda hakikat savunucuları olarak buradayız ve sorumluluklarımızın farkındayız.

 

Komik olan şey ne biliyor musunuz? Bütün planlarına rağmen yine de tam manasıyla hedeflerine ulaşamıyorlar. Çünkü yine ve yeniden insanlık ve Müslümanların gücü karşısında, hiç hesaba katmadıkları detaylarda boğuluyorlar. Hakikaten bu bir hayli komik bir tablo. Evet, hemen hemen her konuda liderlik iddiasında bulundukları halde hak ve hakikat karşısında adeta birer böcek gibi, hatta tanımlanamayan bir mahlûkat gibi aciz kalıyorlar. Çünkü Allah nurunu muhakkak tamamlayacaktır ve buna hiçbir güç engel olamaz, çünkü gücün mutlak sahibi Allah’tır.

 

 

 

✍️ Zeynep Erol