Toplumlar, bireylerden oluşur; ancak bireylerin topluluk içindeki davranışları, yalnızca kendi algılarına ve düşüncelerine dayanmaz. İnsanlar, çevrelerindeki diğer bireylerin fikirlerinden ve davranışlarından etkilenir. Bu sosyal etki, grupların içinde paylaşılan normların oluşmasına ve bireylerin bu normlara uyum sağlamasına yol açar. İşte Muzaffer Şerif, 1936 yılında gerçekleştirdiği ünlü otokinetik etki deneyiyle bu sosyal fenomenin temelini anlamamızı sağlayan önemli bir adım atmıştır. Deney, grup normlarının nasıl oluştuğunu ve bireylerin bu normlara nasıl uyum sağladığını gözler önüne sermiştir.
Şerif’in otokinetik etki deneyinde, karanlık bir odada sabit bir ışık noktasına bakmaları istenen bireylerin algılarına odaklanılmıştır. Bireyler, bu ışığın hareket ettiğini düşünmüş ve kendi algılarına dayanarak bu hareketin mesafesini tahmin etmeye çalışmıştır. Ancak deneyin esas çarpıcı noktası, bireylerin grup içinde test edilmeye başlandığında ortaya çıkmıştır. Daha önce farklı tahminler yapan bireyler, grup içinde başkalarının tahminlerini duymaya başladıktan sonra ortak bir karara varmaya başlamış ve bir grup normu oluşturmuştur. Başka bir deyişle, bireyler, belirsiz bir durumda karar verirken, kendi algılarından çok grup tarafından paylaşılan yargıya güvenmiştir.
Bu deneyin sonuçları, insan davranışının dinamiklerini anlamak açısından çok önemlidir. Şerif’in çalışması, bireylerin yalnız olmadıklarında, çevrelerindeki insanların fikirlerine ve davranışlarına uyum sağlama eğiliminde olduklarını açıkça göstermiştir. Grup normları, özellikle belirsizlik durumlarında bireyler için bir rehber görevi görür. Örneğin, bir kişi yeni bir ortama girdiğinde, nasıl davranması gerektiğini bilmediği bir durumda diğer insanlara bakarak hareket eder. Bu süreç, bireyin toplumsal uyum sağlama çabasının bir sonucudur.
Şerif’in bu deneyinin önemi, yalnızca teorik bir çerçeve sunmakla sınırlı değildir. Deneyin sonuçları, günlük yaşamda pek çok sosyal durum için geçerlidir. Örneğin, bir sınıfta öğrencilerin davranışlarının birbirine benzemesi, bir iş yerinde çalışanların belirli bir çalışma temposuna uyum sağlaması veya bir topluluk içinde belli bir politik görüşün yaygınlaşması, grup normlarının etkisiyle açıklanabilir. İnsanlar, ait oldukları grup içinde kabul görmek ve dışlanmamak için normlara uymayı tercih eder. Bu uyum, bireylerin kendi algı ve düşüncelerinden vazgeçmesine kadar varabilir.
Ancak grup normlarının her zaman olumlu sonuçlar doğurmadığı da unutulmamalıdır. Bireylerin, grup normlarına uyma baskısı altında kendi özgün düşüncelerini bastırması, zamanla bireysel yaratıcılığı ve farklı bakış açılarını engelleyebilir. Örneğin, bir ekip içinde herkes aynı fikri savunuyorsa, grup içinde farklı bir görüş dile getirmek zorlaşabilir. Bu durum, “grup düşüncesi” adı verilen bir olguya yol açabilir ve karar alma süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla, grup normlarının bireyler üzerinde yarattığı etki, hem yapıcı hem de sınırlayıcı olabilir.
Şerif’in deneyinden çıkan bir diğer önemli sonuç, normların sürekliliği ile ilgilidir. Grup içinde oluşan bir norm, bireylerin gruptan ayrılmasından sonra bile devam edebilir. Bu, toplumsal alışkanlıkların ve geleneklerin nasıl kuşaktan kuşağa aktarıldığını anlamamıza da yardımcı olur. Örneğin, bir kültürde misafirperverlik veya saygı gibi değerlerin, bireylerin değişmesine rağmen devam etmesi, bu normların grup içinde bir kez oluştuğunda kalıcı hale geldiğini gösterir.
Sonuç olarak, Muzaffer Şerif’in otokinetik etki deneyi, grup normlarının oluşumu ve bireyler üzerindeki etkisi konusunda önemli bir anlayış sağlamıştır. Bu deney, bireylerin davranışlarının yalnızca kişisel kararlarına dayanmadığını, aksine grup içindeki dinamiklerden büyük ölçüde etkilendiğini göstermiştir. Toplumların sosyal yapısı, bireylerin grup normlarına uyum sağlama eğilimiyle şekillenir. Bu normlar, toplumsal düzenin sağlanmasına yardımcı olsa da, bireysel farklılıkların ve yaratıcılığın da korunması gerektiği unutulmamalıdır. Şerif’in çalışmaları, bireylerin sosyal dünyadaki yerini anlamamıza ışık tutmaya devam etmektedir.
Müjgan Kahraman