Selam Ahmet Bey öncelikle röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için çok teşekkürler. Dilerseniz okurlarımız için kısaca Ahmet Kırbıyık kimdir bahsedelim. Ne dersiniz?
Ben teşekkür ederim. 1998 İstanbul doğumluyum. Güngören semtinde doğup büyüdüm. Küçük yaşlardan itibaren bir bakıma hobi olarak müzikle uğraşıyorum. Halihazırda devam ediyorum naçizane.
Hani birçok şeyin itici gücü ve vesilesi olur ya sizi müziğe yönlendiren itici güç yahut vesile nedir?
Müziğe dair zaman zaman itici güç olmadı değil tabi ki. Hayatın içindeki bazı zorluklar dönem dönem istemeden de olsa müzikten uzaklaşmamı gerektirdi. Vesile yaptığım türün yani rap müziğin çok içten ve herkes için olması. İstediğimi söyleyebilmek hatta konuşarak söyleyemediğim bir çok şeyi manalı ve kafiyeli sözlerle dile getirebilmek o yıllarda söz yazmaya başlamama vesile oldu diyebilirim. İtici güç ise, ki bu daimi olarak sadece benim için değil herkes için geçerli olan iyi hissetme durumudur, bir şeyler yazdıkça ve bir şeyler ürettikçe fikir olarak ve insani olarak kendime bir şeyler kattığımı gördüm. Tabi ki bu yolda destek olan abilerim arkadaşlarım ,eksik olmasınlar, motivasyon kaynağım oldular. Yani bunun için bir ihtiyaç diyebilirim aslında . Bu ihtiyaç da yaşadığımız coğrafyada maalesef ki bitecek gibi durmuyor. Sürekli olarak insanlar bazı şeyleri dile getirebilmek isteyecektir.
Çok güzel açıkladınız. Yaşadığımız coğrafya sizce gençlere neler sunuyor ve sunamıyor?
O kesimden biri olarak bunu objektif bir şekilde cevaplamam tabi ki imkansız. Kendi adıma değil ama genel anlamda konuşacak olursam gençlerin fikirlerinin önemsenmediği aşikar. Eğitim alanında çok fazla alternatif sunulmadığını hepimiz biliyoruz en önemli eksiğimiz de bu bana göre. Bu coğrafyada doğan gençlerin günümüzde yaşadığı yerin tükenmek üzere olan güzelliğinden başka hiçbir şeyi yok.
Anlıyorum. Aslına bakılırsa ben daha çok gençleri temsilen size şu soruyu yöneltmek istiyorum sizce toplumun gençlere bakış açısı nasıl?
Çağın değiştiğini ve bununla birlikte aslında müzik tarzından tutun da kıyafet tarzına kadar her şeyin değiştiğini toplumda her kesim insanın kabul etmesi gerekiyor. Malum hiçbir şey 20 sene önceki halini korumaz ki bu zaten ilerleme veya çağdaş bir toplumda yaşamak adına kötü bir durum olur. Bu nedenle toplumun gençlerin yozlaştığı düşüncesine kapılması genç kesimin önündeki en büyük engel diyebilirim. Bizlerin fikirlerine oluşan fikir ayrılıklarına saygı duyulmadığı için asi bir hale bürünüyoruz. Çünkü bu çağ gençlerin çağı . Ve istediğimizi istediğimiz şekilde dile getirmek, istediğimiz tarzda müzikler dinleyip istediğimiz gibi eğlenmek istiyoruz. Toplum bu durumu kabul etmediği sürece de bu ayrı düşme devam edecek maalesef.
Çok güzel bir konuya değindiniz aslında.
Malum müzik yapanların bir kısmı müzik ile birçok şeyi değiştirebileceklerini bir kısmı ise değiştiremeyeceklerini savunmaktalar. Peki siz hangisine inanıyorsunuz? Müzik değişime kapı aralama noktasında güzel bir vesile olabilir mi sizce?
Bu ayrım aslında şu. Mevcut düzende müzik yapmak isteyenler bu sayede ün, para, şöhret edinebilen müzisyenler ve hayır bu düzen böyle gitmemeli diyen müzisyenler olarak yapılabilir. Müzik tabiki her şeyi olmasa da bir çok şeyi değiştirebilir. Ama toplumdaki müzik algısına ve zevkine göre değişir bu durum. Yani aşk acısı, para sevdası yada günümüzde her ülkede çok popüler olan bir şeyler anlatmaya değil de sadece eğlenmek üzerine olan müzikler bana kalırsa sanat haricinde hiçbir şeyi değiştirmez. Bir şeyleri değiştirmeye Bismillah demiş bir müzisyen kolyelerim çok güzel, saatim 150 bin dolar demek yerine çocuklar veya kadınlar neden ölüyor demeli.
Kesinlikle öyle. Size katılıyorum. Peki sizce değişim tam olarak neyi ifade etmektedir?
Bir kabul süreci mi yoksa adaptasyon süreci mi yahut karşınızdaki kişiye saygı duymayı öğrenme süreci mi?
Henüz kabul görmüş bir değişiklik yok desek yanlış olmaz. Sorudaki maddelerin her biri birbirini tetikler aslında. Kabul edilen bir şeyin adaptasyon süreci de sancılı olacaktır. Ve herkesin farklı fikirleri olduğu gerçeğini düşünürsek kabul edilmese dahi saygı duyulması gerekir. Yani bu üç madde birbirinden bağımsız değil.
Sanıyorum ki gençlerin de tam olarak istediği şey bu üç maddenin hayata geçmesi yanlış mıyım?
Tabi ki öyle. Ama şahsen cevap verecek olursam. Kabul görmek veya herhangi bir kesimin bana uyum sağlaması yerine sadece saygı duyulması yeterlidir.
Anlıyorum. Peki röportajımızın başlarında belirtmiş olduğunuz eğitim konusu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Eğitimle alakalı somut şeyler söylemek bana düşmez tabi ki. Naçizane fikrimi belirtmem gerekirse de çeşitlilik göremiyorum maalesef. Her öğrenci belli başlı alanların içine girmeye çalışıyor ve çok büyük bir kısmı yeteneği olan alanların dışında kalıyor. Burada da etken ülke olarak eğitim alanında yetersiz oluşumuz ve gerekli özveriyi vermiyor oluşumuz bence.
Bir genç bakış açısıyla konuya bakacak olursanız neler yapılmalı yahut neler yapılmamalı boyutunda söyleyecekleriniz ne şekilde olurdu?
Öğrencileri bir bakıma kategorize etmek yerine toplu ve herkesin istediği alanda ilerleyebileceği bir eğitim sistemi var hayalimde aslında. Yapılması gereken şeylerin başında onlara birşeyleri dayatmak yerine sadece sorularına objektif şekilde cevap vermek ve müfredattan olabildiğince bağımsız bir öğretim esası. Böylece öğrencilerinize özgür olabilmeyi özgür düşünebilmeyi uygulamalı olarak öğretmiş olursunuz diye düşünüyorum.
Peki bir diğer pencereden bakacak olursak ailelerin gençlerden beklentileri ve gençlerin ailelerinden beklentileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Ailelerin şu bakış açısı her çağda olacak zannedersem. Oğlum veya kızım doğsun şöyle büyüyecek böyle okuyacak bu mesleği seçecek hatta şöyle biriyle evlenecek vs. çok az bir kesim bunun aksi fikirdedir. Bu tamamen yanlış demiyorum çocuk sahibi olduktan sonra hayatını ona göre şekillendirmek gayet doğal ve olması gereken bir durum. Fakat bu algıya sahipken aynı zamanda onun da bir birey olduğunu ve kendine özgü fikirleri olacağı gerçeğini kabullenmek gerekiyor. Onun hayatını kötü yönde etkileyecek beklentiler olmamalı. Bir annenin veya babanın verebileceği en büyük şey çocuğuna olan saygıdır diye düşünüyorum. Zaten annesinden ve babasından destek gören bir çocuğun doğru alanda ilerlediği takdirde başarısız olması çok düşük bir ihtimaldir.
“Sahibi olmak” diye klasik bir hale gelmiş ifade şekli size ne çağrıştırıyor yani ebeveynler gerçekten dünyaya getirmiş oldukları evlatların sahipleri midir?
Aslında oradaki sahip olmak sözü sahiplenmekten gelir. Bir anne evladını sahiplenir ve öyle olmalı. Bence yanlış bir terim değil. Onları kendi çıkarları için kullanmadıkları sürece tabi ki. Maalesef bu gün bile çocuklarını herhangi şekilde istismar eden ebeveynler görüyoruz.
Sanıyorum ki bu noktada ebeveynlerin sahibi olmak ifadesinden anladıkları şey çok farklı. Bu farklılık da yavrusunun menfaatini düşünmenin ötesinde hayatına müdahale etmeyi beraberinde getiriyor maalesef. Oysaki her şeyin sahibinin Allah olduğunu ve evlatlarımızın bize yalnızca birer emanet olduğunu idrak etmek hem gençler açısından hem aileler açısından kolaylaştırıcı olabilir. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tabi ki öyle. Fakat herkese doğduğu andan itibaren birilerinin sahip çıkması gerekiyor. En azından belli bir yaşa kadar. Ama eğitim ve düşünce eksikliği olan insanlar maalesef bu durumu dediğiniz gibi kendi çıkarlarına kullanıyorlar.
Evet maalesef. Gençlerin bir kısmı farklı yolları ,bağımlılık vesaire, tercih ediyorlar malum. Sizce bunda toplumun ötekileştirmesinin payı var mı?
En büyük pay o diyebilirim. Kanın deli aktığı zamanlarda herkes çeşitli kötü şeyler yapar. Sadece bu durumu kabul etmek esastır. Evet onun bu yaşta madde kullanmaya meyilli olabilir deyip sahip çıkılmalı ve destek olunmalı. Çünkü herhangi bir yol gösterici olmadığı için o durumdadır şüphesiz. Tabi madde kullanımının başka sebepleri de yok değil ama çoğunluk bu şekilde.
Bağımlılık bir noktada o madde ile kendini telkin etme yolu da diyebiliriz aslında. Sizin bu noktada tanıdığınız yahut gözlemleme fırsatı bulduğunuz gençler var mı? Varsa eğer onların yaşadıkları zorluklar ve onların sahip oldukları düşünce yapısı ile ilgili bizi aydınlatabilir misiniz?
İçinde doğduğum ortamdan ve yaşadığım yerden dolayı tabi ki madde kullanımını gözlemlediğim durumlar oldu. Elimin uzandığı yere kadar destek olmaya çalıştım çevremdeki insanlara. Ne kadar etkili olduğumun kararını ben veremem tabi ki. Ama hayatı tamamen etkileyen bir durum olduğunu söyleyebilirim.
Sizin böyle bir tercih yapmamanızın altında yatan sebep nedir?
Daha da doğrusu sizi böyle bir şeyden çevresel faktörlere rağmen alıkoyan güç nedir?
Tamamen içinde olduğum aile ortamından dolayı. Ailemdeki bireylerin bana olan güvenleri ve saygı duyuşlarıdır. Az önce anlatmak istediğim durum bu tam olarak.
Sizi canı gönülden kutluyorum. Peki gözlemlediğiniz kadarıyla böyle bir tercih yapmış olan gençlere yönelik diğer insanların söylem ve eylemleri nasıl olmalıdır?
Yadırganmamalılar. Eksik veya aciz görülmemeliler. Hayatlarındaki bir şeylerin eksikliği yüzünden o durumdalardır çoğu zaman. Yani depresyon ilacı kullanan ergenlik çağında bir kız çocuğuyla madde kullanan bir çocuğun arasında bir fark yok bu kabul edilmeli ve imkan dahilinde gereken yapılmalı.
Bu konuda ortam değişikliğinin ve motivasyon kaynağının çok önemli olduğunu gösteriyor bize bilimsel araştırmalar. Siz buna katılıyor musunuz?
Monoton giden her durumdaki basit değişiklikler insana iyi hissettirir. Bu yüzden katılıyorum. Dediğiniz gibi onlara bir motivasyon verilmeli. Bu müzikten, ki bana kalırsa en güçlü silah budur, kitap okuma alışkanlığına kadar her motivasyon kaynağı hayat değiştirebilir. Sadece karşıdaki kişinin neye ihtiyacı olduğunu iyi tespit edebilmek önemli.
Kesinlikle öyle. Özetle bize düşen evlat ayrımı yapmadan toplum olarak bütün çocuklarımızı benimsemek değil mi?
Çocuklar her türlü ayrımdan uzak bir ortamda büyümeli. Katılıyorum.
Peki sizin gibi müzikle uğraşmayı düşünen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Popülaritenin peşine düşülmemeli. Sadece inandıkları şeylerin ve gerçek olanın izinden gidilmeli. Teknik olarak çok yetenekli olabilirler dinlenme veya izlenme sayıları motivasyonlarını azaltmasın. Çalışmaya, çok fazla müzik dinlemeye devam etsinler. Yetenek denilen şey illaki bir yerde patlak veriyor zaten. Birilerinin desteğine veya el tutmalarına ihtiyaç duymasınlar. Bunun bir sanat parçası olduğunu ve ürettikleri şeylerin her halukarda kalıcı olduğu gerçeğini unutmasınlar.
Hakikaten çok kıymetli tavsiyeler bunlar. Çok teşekkürler. Ayrıca röportaj teklifimizi kabul ederek böyle güzel ve istifadeli bir sohbet imkanı tanımış olduğunuz için ayriyetten teşekkürler.
Asıl yer verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Çok memnun oldum.
RÖPORTAJ: ZEYNEP EROL
Vesile Dergi Sayı 1
Mayıs 2021