GECELİKLER VE KALIPLARIN ÖTESİNE YOLCULUK

 

Giyim kuşam tarih boyunca insan hayatının önemli bir parçası olmuştur. Ancak bazı kıyafetler, moda anlayışının ötesinde, toplumsal normlarla iç içe geçerek belirli kalıplara sıkışmıştır. Gecelikler de bu kalıplardan nasibini alan kıyafetlerden biridir. Peki, gecelik gerçekten nedir ve nasıl olmalıdır?

 

Zihinlerimizdeki gecelik algısı çoğunlukla saten kumaş, açık renkler ve bol kesimlerle sınırlıdır. Pudra pembesi, beyaz ya da gri gibi renklerin dışına çıkıldığında gecelik, adeta başka bir kategoriye itilmekte; saten dışında deri, kadife ya da tül gibi malzemelerle tasarlanan gecelikler ise genellikle “fantezi kıyafet” olarak nitelendirilmektedir. Ancak gecelik, temel anlamıyla gece giyilmek üzere tasarlanan bir kıyafettir ve bu bağlamda herhangi bir kumaş ya da tasarımla sınırlandırılmamalıdır.

 

Kıyafetlerimiz, kendimizi ifade etmenin en özgün yollarından biridir. Bordo kadife ya da zümrüt yeşili dantel detaylı bir gecelik giymek, bireyin estetik algısının ve kendine özen göstermesinin bir göstergesidir. Ancak toplumun kalıplaşmış bakış açısı, bu tarz gecelikleri yalnızca bir partnerle paylaşılabilecek kıyafetler olarak görmekte ve bireysel bir seçim olarak değerlendirmemektedir. Bu durum, kişinin kendi bedenini keşfetme ve onurlandırma sürecini gölgelemektedir.

 

Toplumda cinsellik, kadın ve erkek üzerinden sınırlandırılarak ele alınsa da aslında bireyin kendi bedeniyle kurduğu bağ, her türlü ilişki biçiminden önce gelir. Bu bağlamda, gecelik giymek yalnızca bir cinsiyete ya da bir ilişki durumuna özgü bir eylem olmamalıdır. Erkeklerin de kadınlar gibi farklı kumaş ve tasarımlardan oluşan gecelikler giymesi son derece doğal bir hakken, toplumda bu durum ya göz ardı edilmekte ya da küçümsenmektedir.

 

Gecelik tasarımlarında da aynı eşitsizlik kendini göstermektedir. Kadınlar için özel bölge detayları içeren, cesur tasarımlar sıkça sunulurken, erkekler için benzer yaratıcılıkta ürünler pek az bulunmaktadır. Bu durum, tasarım dünyasının yalnızca kadınları hedef alan ve erkekleri geri planda bırakan bir anlayışa sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

 

Gecelik, kişinin gece giydiği kıyafettir; ister saten ister deri, ister pudra pembesi ister koyu mavi olsun, önemli olan bireyin içinde rahat ve mutlu hissetmesidir. Bu nedenle, hem bireysel tercihlerimize hem de tasarım dünyasının sunumlarına dair daha eşitlikçi bir yaklaşımı benimsemeliyiz. Gecelikler üzerindeki kalıpları yıkmalı, bu kıyafetleri yalnızca birer “fantezi” ya da “gereklilik” olarak değil, kişinin kendini özgürce ifade etme aracı olarak görmeliyiz.

 

Elif Yılmaz