ELİF ATAM İLE ÖĞRETMENLİKTEN GİRİŞİMCİ ANNE OLMAYA GİDEN YOLCULUĞUNU KONUŞTUK. (Elif Atam)

“Benim dantelim insanlar ve kitaplar”

Sevgili Elif Hanım, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. İlk röportajımı sizinle yapacak olmak bana ayrı bir heyecan veriyor. Öncelikle okurlarımıza sizi biraz tanıtmak istiyorum. Elif Atam kimdir ve bu işe başlamadan önce ne yapıyordu? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba Sonnur Hanım. Öncelikle bana da derginizde yer verdiğiniz için teşekkür ederim.31 yaşında, evli ve bir kız çocuğu annesiyim. Beykent Üniversitesi Sinema – TV bölümü mezunuyum. Yine aynı üniversitede çift anadal programı ile Türk Dili ve Edebiyatı okudum. Eğitim hayatım boyunca farklı TV kanallarında çalıştım. Sonrasında bir eğitim kanalında Edebiyat programı hazırlayıp sundum. Üniversitenin ardından evlendim. Sonra kızım oldu. Kızıma kendim bakıp büyütmek istedim ve mesleki hayatıma ara verdim. Kızımı büyütürken bir eğitim kurumunda sözleşmeli öğretmenliğe başlayarak tekrar iş hayatına döndüm. Ancak çalıştığım kurumda yönetim ve branş olarak değişikliğe gidildi. Sözleşmemin bitmesi de aynı zamana denk geldi. Yeni dönemde sınıflarımız oluşturulmayınca yeni bir mesleki arayışa girmiş oldum.

Bu arada okurlarımıza sizin ilk öğrencilerinizden biri olduğumu belirtmek istiyorum ve öğrenciniz olup sizi tanımış olmaktan ayrıca çok mutluyum.

Ben de sizler gibi değerli öğrencilere sahip olduğum için çok şanslıyım ve mutluyum.

Sanırım pandemi öncesine kadar senaryo yazarlığı hocalığına devam ettiniz. Bu arada başka işler de yaptınız. Bize bundan biraz bahsedebilir misiniz?

Ben pek yerimde duramıyorum. İnsanlara faydalı olmayı çok seviyorum. Öğrenmeyi, öğrendiklerimi paylaşmayı, insanların hayatlarına dokunmayı hep sevdim. Öğretmenlik hayatıma özel olarak devam ederken kızım da okula gidiyordu. Evdeki işlerim de bitiyordu bir süre sonra… Benim dantelim insanlar ve kitaplar. Benim için evde zaman geçmek bilmedi. Başvuru yaptığım yerlerden sonuç beklerken kızımı okuldan rahatlıkla alabileceğim, evime yakın ev ihtiyaçlarının bulunduğu bir mağazada işe girdim. Sanki bir sonraki çalışacağım yere ön hazırlık yaparcasına bana satış ve müşteri ilişkileri, taksitlendirme işlemleri, ev kuracak insanların ne ihtiyaçları varsa her şeyi öğrettiler. Orada çalıştığım süre içinde çok kıymetli insanlarla tanıştım. Sonrasında büyük bir teknoloji firmasında işe girme imkânım oldu. Tamamen alan dışı olabilirdi eğer mağazada çalışmasaydım. Benim için asıl pandemi bu firmadan sonra başladı. Burada çalıştığım dönemde de yaşadığım en güzel şey TV’de program yaptığım konuklarımın benim müşterim olmasıydı. Yıllardır hiç görmediğim
yüzleri gördüm. Teknoloji ile ilgili çok güzel eğitimler aldım. En güzel kısmı da evde kızıma yeni bir şeyler katabilmeye başladım. “Yeni sorunlarımıza yeni çözümler geliştirebiliyorum” dediğim anda pandemi dönemi başladı.

Peki, bir gün tekrar öğretmenlik mesleğinize dönmek ister misiniz?

Öğretmenliği bıraktım demiyorum, diyemiyorum. Bana hâlâ hocam diyen öğrencilerim varken bu bir ihanet olurdu sanırım.

Belirtmek istiyorum. Size hâlâ hocam diyenlerden biri de benim.

(Elif Hanım gülümsüyor) Evet, sevgili öğrencim. Öğretmenlik annelik gibi. İster 3 dönem öğrenciniz olsun, isterseniz emekli olun, eğitmenlik üzerinizden gitmeyen bir sorumluluk ve sevda gibi yıllar geçse de sizinle kalıyor.

Çok haklısınız. Hakikaten öğretmenlik annelik gibi. Tüm eğitim hayatımızda öğretmenlerimiz hep ikinci annemiz gibiydi. Umarım siz de bir gün tekrardan öğretmenlik hayatına dönersiniz.

İnşallah diyelim. Elbet bir gün nasipte varsa neden olmasın?

Peki, şimdi bu günümüze gelelim. Bu mantı işine nasıl karar verdiniz?

Pandemi sürecinde mantı işine nasıl karar verdim diye açıklayamayacağım. Çünkü ben karar vermedim. (Gülümser) Kızımla beraber evde vakit geçirirken bir şeyler üretmek istedik. Ben kızımla her zaman rahmetli annem ile ilgili anılarımı paylaşırım ve kızım “Anneannem iyi ki hep seninle ilgilenmiş, oynamış ki sen de benimle oyunlar oynayıp beni her zaman mutlu edecek bir şeyler bulabiliyorsun.” diye rahmetli anneme teşekkür ederdi. Kızıma annemin her mantı yaptığında mutlaka evimizde bir misafir olduğunu ve hiç yalnız yemediğimizi anlatırdım. Kızım da bana “Sen de annen gibi çok güzel mantı yapıyorsun. Sakın satamam deme ben sana destek olurum yapalım, satalım.” dedi. Bu arada kızım henüz 7 yaşında ve sadece bir gecede kızımın teşvikiyle etiketimi hazırlayıp
sosyal medyadan sayfamı açtım ve umutsuzca uyudum. Sabah kalktığımda ise Aydın’dan yaşayan çok kıymetli ve yıllardır görüşmediğim üniversite arkadaşım eşi için, Kütahya’dan hiç tanımadığım birisi denemek için, yine Bursa’dan bir tanıdığım küçük oğlu için sipariş verdiğinde neye uğradığımı
şaşırdım.

Burada bir şey eklemek ve sormak istiyorum. Pandemi sürecinde birçok insanın kendi işinin dışında farklı yönelimleri oldu. Sosyal medyada çok farklı girişimciliklere rastlıyorum. Peki, siz kendi beklentilerinizi karşıladınız mı? Pandemi döneminde farkındalıklarımız arttı mı sizce? Neler söylemek istersiniz bu konuda?

Evet. Kendi adıma şunu söylemeliyim. Mantı işinin bu kadar süreceğini tahmin etmedim. Çünkü severek yapıyorum. Bir baktım ki zaman su gibi geçmiş benim için. Planlı programlı yaptığım ve beklenti içine girdiğim şeyler; hani bir söz vardır ya “Kul plan yapar kader gülermiş.” işte bu sözün
doğruluğu gibi benim için planlarımın dışında gelişti çoğu şey. Ama şunu kesinlikle söylemeliyim ki: hayatımda yaptığım hiçbir iş önemsiz, yaptığım hiçbir adım gereksiz olmadı. Genelden bakınca hayatıma aslında hepsi benim bugün yaptığım işin, anneliğimin, eş oluşumun, kardeş, komşu, arkadaş, evlat oluşumun bir olgunlaşma evresiydi. Duruşumu, sabrımı,
sevgi dolu, umutlu oluşumu ve en önemlisi şükretmemi sağladı. Hep bir yolun var olduğunu gösterdi bana. Sevdiklerimizle, yuvamızla, evlatlarımızla sağlıklı ömürlerimiz olsun. Fakat yemek sektörüne
girince şunu daha da iyi anladım: bu kurduğumuz sofralar aslında bizi bir araya getiriyormuş. Ben her mantı açtığımda, her müşterimin farklı damak tatları olmasına rağmen herkesi bir araya getiren bir lezzet başardım. Hiç tanımadığım insanları elimle bir araya getirebiliyorum. Sanırım burada da
sağlığında bana hep “yılma, hep mutlu ol” diyen anneme, bana güvenen kızıma ve bu kadar koşturma içinde bana sabırla, sevgiyle yaklaşan eşime teşekkür etmeliyim.

Sizi öncelikle annenizin hayalini gerçekleştirdiğiniz için tebrik ediyorum. Sosyal medyadaki sayfanızda kullandığınız “Semra Elim” sizin markanız diyebilir miyiz? Bu isim nereden aklınıza geldi?

“Semra Elim” ismi Semra, Elif ve Meryem isimleri yani annem, ben ve kızım. Üç kuşak olarak düşünüp kurdum ama öte yandan annemin mantısını bilenler de her zaman annemden el aldığımı söylerler bana. Annemin besmelesi çok meşhurdur. Kime sorsanız “Semra Hanım her işine besmele ile başlardı.”der. Benim en büyük inancım da besmele ile işe başlamam oldu. Ben de her mantımda besmelemi çeker, ellerimi yıkar, tertemiz bir şekilde işe başlarım ve hiç bir zaman keyifsiz, isteksiz o oklavayı elime almamışımdır. Her seferinde en özel misafirime yapıyor gibi istekle özenle yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim inşallah.

Ne kadar güzel insanın işini severek ve inançla yapması. Harika bir azim bu, bence çok da güzel yapıyorsunuz ve annenizin hatırasını ismiyle yaşatıyorsunuz.

Çok teşekkür ediyorum. Çok sağ olun.

Sizce imkânları biraz zorlamak mı gerek başarmak için? Hiç sermayesiz bu işi nasıl başardınız?

Sermaye ile bir işe başlamak elbette daha iyidir. Elinizde hazır ürününüzün olması elinizin sıkışmaması adına iyidir ama tek başına bir anda ticari bir işe kalkışmak benim için cesaret isteyecek bir durumdu. Hazırlıklı değildim ama kendim de yapı gereği zor zamanlarda pratik çözümler üretebilen biriyim. Sanırım bu da bana babamdan geçen bir özellik. Bazen çok düşünmek, artısıyla eksisiyle insanın adım atmasını engelliyor. Önemli olan yaptığınız işten emin olmanız ve o işi sevmenizdir. Çünkü “kazanç” dediğimiz para hemen gelmiyor insanın eline. Şimdilerde birçok mezun
olmuş öğrencilerde şu sorun var: işe başladıklarında hemen yüksek bir meblağ istiyorlar. Hâlbuki bizler okuldan mezun olduğumuzda maaştan önce işi öğrenmeyi isterdik. Ticarette ise belki bu daha kolaydır. Al-Sat da ürün kalitesi ve müşteri devamlılığı yoksa yaptığınız ticari işin de devamı olmuyor. Burada güven çok önemli. Ne iş yaparsanız yapın iyisini yapın. Devamında emin olun emeğinizin karşılığını alıyorsunuz. Bir de kıyaslamaya asla girmeyin. Pazar tezgâhında yan yana meyve satılır
ama herkesin rızkı başkadır. Kimsede gözünüz kalmasın işinize hile ve nifak girdiğinde o işten hayır gelmiyor. İyi enerji, iyi düşünce ve iyi niyet çok önemli bence.

Peki, bu girişimci tarafınızla ilgili neler söylemek istersiniz? Üniversiteden mezun olduğunuz alanın katkısı ne oldu size?

Girişimcilikte benim avantajım kurgu, reklam ve metin yazarlığı gibi eğitimlerimin olmasıydı. Yine de eğitimlerime baktığımda “Sosyal medyadaki paylaşımların, reklamların daha iyi olabilir.” diyorum kendime. Fakat geçerli bir bahanem var. Ailemize yeni bir birey daha katılacak inşallah. O yüzden bir şeyleri başarırken arkamda birileri kalsın istemiyorum. Şu an için biraz durakladım. Fakat bu işin güzel yanı tam olarak işi bırakmanıza gerek yok. Sizin ne kadar işiniz olup olmadığını, vaktinizi nasıl planlayacağınızı kendiniz belirliyorsunuz ve bu müşterilerinize yansımıyor, siparişlerinizde planlı ilerlerseniz kimseyi mağdur etmiyorsunuz. Sanırım ticaretin ve kendi işimin olmasının güzel yanı benim için bu oldu bir de “Canımız mantı çekti gönderir misiniz hemen?” diye bir anda yüzünüzü güldüren mesajlar gelebiliyor. Burada siparişleri ulaştırmak da çok önemli bir detay. Ulaşım konusuna çözümünüz varsa sizi durduracak bir şey olmaz bence

Bundan sonraki süreçte işinize devam etmeyi düşünüyor musunuz? Ailenizin ve işinizin arasındaki dengeyi nasıl sağladınız ve zaman içinde ihtiyaçlara göre farklı yönelimleriniz olacak mı?

Hayat koşulları beni nereye götürür bilmiyorum. Hayatım boyunca sorumluluk almayı, çalışmayı sevdim. Her işi bir deneyim her insanı bir tecrübe olarak görüp pişman olmadan ilerledim. Bu ilerleme belki de bugünlerime bir hazırlıktı ve ilk tercihim her zaman ailem oldu. Ailemi ihmal etmeden ilerleyebileceğim işleri tercih ettim, yaşam koşullarım da bu önceliklerimi değiştirmemem konusunda müsaitti. Çünkü o süreçte hep beni destekleyecek yöneticilere denk geldim ve benim de işimi hakkıyla yaptığımı düşünüyorum. Pandemi sürecinin başlaması ve kurumdaki yönetim değişikliği derken eğitimcilik mesleğimden güzel bir şekilde ayrıldım. Buna biraz da nasip diyorum. Belki de bu süreç başlamasaydı annemin mantısını yapıp satmayı hep erteleyecektim. Her şerde bir hayır vardır derler buna da kızım vesile oldu diyorum ben. İnsan bazen kendindeki cevheri fark edemiyor. Etrafına enerji nerden gelirse gelsin almak ve inanmak istemesi yeterli bence ve iyi ki yapmışım diyorum. Bu
iş bana ve aileme çok iyi geldi. İnsanlarla diyaloğumun olması bakımından iyi bir hizmet sektörü. Ailemle vakit geçirebilmem açısından bu işi bırakmak niyetinde değilim açıkçası. Sağlığım el verdiği sürece hamurumun başındayım inşallah.

Son olarak okurlarımıza girişimci bir kadın olarak neler söylemek istersiniz?

Öncelikle girişimciliğime değer verip benimle bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için size ve bu derginin kurulmasında sizleri bir araya getiren Zeynep Hanıma teşekkür ederim. Vesile Dergi’nin de bol okuru
olmasını temenni ediyorum. Bence kadınlar olarak yeterince büyük işler yapıyoruz. Kendilerine inanmak ve kendilerine kıymet vermek hariç. Kadın insan hayatının önemli bir parçasıdır. Kıymetli annelerimiz ve onlara destek olan kıymetli babalarımız tarafından yuvayı dişi kuş yapar diyerek büyütüldük. İş deyince benim aklıma evlat yetiştirmek üretim deyince onları geliştirmek için harcanan çabalar geliyor. Yani doğamız gereği
biz hep çalışıyoruz aslında. Çalışmak sadece para kazanmak değildir. Sırf para kazanmaya yönelince bir insan ve bu para kazanma hırsına dönüşünce işten keyif almak da erteleniyor. Tabii ki burada yaşam şartları da önemlidir bir geçim sıkıntısı varsa bazen insan sevmediği işte bile
çalışabiliyor. Fakat şöyle düşünmek gerek. Ne şartlarda olursa olsun nefes alıp verebiliyorsak, aynaya bakıp suretimizi değil içimizdeki bizi sevebiliyorsak nasıl olsun değil de neden olmasın demeliyiz. Mevlana’nın bir sözü var; “Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma.” bu sözü hatırlatmak gerek fakat bizler bazen bunun tersini yapıyoruz bir de üzerine istediğimizi sanıyoruz. Yine Mevlana’nın bir sözü ile bitireceğim; “İstedim de vermedi deme. İstemeyi bilmedin bari yalan
söyleme.” umarım doğru yerden doğru şeyi istemeyi biliriz. Her şey gönlünüzce olsun. Sürçülisan ettiysem affola. Derginizde bir nebze de olsa kendimizi anlatmamıza vesile olduğunuz için Vesile Ailesi’ne ve okurlarınıza çok teşekkür ederim.

Ben de Vesile Dergi ailesi adına bu röportajı kabul ettiğiniz ve bizlere vakit ayırdığınız için ayrıca teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum.

RÖPORTAJ: SONNUR SEVER

Vesile Dergi Sayı 2

Haziran 2021