DİJİTAL DEVRİN KAYIP İNSANLARI: TEKNOLOJİ ÇILGINLIĞI VE MODERN ÇAĞIN YANILSAMALARI

Bir sabah uyandığında, elinin telefona gitmediğini hatırlıyor musun? Ya da eski bir dostunla sadece bir bardak çay eşliğinde, anıların içine gömülüp bir saat boyunca kendini zamandan soyutladığını? Artık bu anlar öyle uzak ki, bir masal gibi gelmeye başladı çoğumuza. Evet, teknoloji devrindeyiz. Fakat bu devrin içindeki insanlar bir bakıma o eski masalların büyüsünü kaybetti; anıların tadını kaçırdı.

Şehir hayatı ve hız, teknolojiyle öylesine iç içe geçti ki; eski bir adalı olarak, buna hem şaşırıyor hem de hüzünle karışık bir özlem duyuyorum. Eskiden bir haberi almak için günlerce beklenirdi; şimdi saniyeler içinde her şey gözümüzün önünde, ama hiçbir şeye tam anlamıyla değemiyoruz. Görmek var, dokunmak yok. Hissetmek var gibi, ama hissettiğimiz gerçekten biz miyiz? Belki de “biz” dediğimiz o eski hallerimizin sadece gölgeleri…

Birçoğumuz her şeyi kaçırıyoruz aslında; arkadaşlarla sahilde geçirilen vakitleri, aileyle yapılan uzun yürüyüşleri, bir akşam vakti denize doğru savrulan rüzgarın tenimize bıraktığı o eski tatları. Teknoloji güzel, evet; kolaylıklar sunduğu kesin. Fakat kolaylaştırdıkça, bir şeyleri de bizden alıyor sanki. Gerçek dostlukları, derin muhabbetleri, hatta bazen kendimizi…

Öyleyse soruyorum kendime: Bu dijital dünyada, biz kaybolan yanlarımızı bulabilecek miyiz? Yoksa parmaklarımızın ucundaki o küçük ekranda, sadece birer yansıma olarak mı kalacağız?

Aslı Çelik