Çocukluk Döneminin İçselleştirilmesi ve Anne-Baba Rolü

 

Çocukluk dönemi, bireyin kişiliğini ve duygusal dünyasını şekillendiren en kritik zaman dilimidir. Bu dönemde yaşanan her olay, çocuk için derin bir anlam taşıyabilir ve benliğine izler bırakabilir. Özellikle anne ve babanın çocuklarıyla kurduğu ilişkiler, çocukların dünyasında önemli bir yer tutar. Bir çocuğun ihtiyaçları, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir düzeyde de karşılanmalıdır.

 

Çocuk acıktığında annesinin ona “Gel, benim güzel bebeğim, karnını doyurayım” demesi, sadece açlık hissinin giderilmesi değil, aynı zamanda çocuğa özel ve değerli olduğunu hissettiren bir mesajdır. Bu tür bir yaklaşım, çocuğun güvende olduğunu, ihtiyaçlarının karşılanabileceğini ve sevildiğini içselleştirmesine yardımcı olur. Çocuk, anne ve babasının onu dikkate alarak hareket ettiğini ve ona güvenli bir ortam sunduğunu algılar. Bu, çocuğun kendisini değerli ve önemli hissetmesini sağlar ve güvenli bağlanma ilişkilerinin temellerini atar.

 

Ancak, tam tersi bir durumda, çocuk olumsuz içselleştirme yapabilir. Eğer anne ya da baba, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadığında, ya da ilgisiz bir tutum sergilediğinde, çocuk kendisini değersiz hissedebilir. Bu tür durumlar, çocuğun dünyasında güven bunalımlarına yol açabilir ve zamanla olumsuz duygusal kalıpların oluşmasına neden olabilir. Çocuk, sevgi ve ilgiyi dışarıda aramaya başlayabilir ya da başkalarına güven duymakta zorluk çekebilir.

 

Sonuç olarak, çocuklar anne ve babalarından aldıkları sevgi ve güven ile kendilerini içselleştirir ve benlik duygularını oluştururlar. Anne ve babanın çocuklarına karşı gösterdiği ilgi ve şefkat, onların duygusal sağlığı ve özsaygısı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Çocukluk dönemi, bu duyguların ve değerlerin temellerinin atıldığı çok önemli bir dönemdir.

 

Aslı Zengin