AŞIK İLE MAŞUK

Sesine yansıyan tebessümde bir başkasının varlığı varsa eğer ve hayalleri yarım kaldığı halde yine de bir başkasının umudunu taşıyorsa, o kişiden size ne yar olur ne de yara.

 

Geçmişi özlemle yad ediyorsa ve acıları tıpkı bir yorgan misali üzerine sımsıkı geçirmişse, ancak o yorgana rağmen hâlâ daha tir tir titriyorsa, o kişiden size ne gelecek olur ne de kor.

 

Değer verdiğini söylüyor fakat göstermiyorsa, merak etmek bir kenarda dursun; size dair hiçbir muhabbetin kapısını aralamıyorsa ve kalbine aşkınızın meltemi esip dokunamıyorsa eğer, o kişiden size ne anahtar olur ne de yakamoz.

 

Birlikte kurduğunuz hayallerde mazi bir yerlerden çıka geliyorsa ve hayalleriniz var ile yok arasında mekik dokuyorsa, her şeye rağmen arafta kalmak sizi üşütüyor ve ürkütüyorsa, o kişiden ne hayal olur ne dağ.

 

Tüm kalbinizde sımsıkı sarıp sarmalamak istediğiniz halde, keskin dikenleri ile kalbinizi kanatıyorsa ve kanatlığını göre göre yaralarınızı sarmak yerine kanatmaya devam ediyorsa, o kişiden ne merhem olur ne deva.

 

Sizin içiniz, onun için kıpır kıpır ettiği halde, onun içinde bir başkasının fırtınaları kopuyorsa eğer, o kişiden ne aşık olur ne de maşuk.

 

 

 

Hayat bu ya, hani insan sevmek ve sevilmek istiyor; en kıymetlisi ise sevildiğini görmek ve bilmek istiyor. Yani kısacası iliklerine kadar hissetmek ve hissettirmek istiyor. Lakin inancını kaybettiği an geride ne istek kalıyor ne de heves, çünkü aşk dediğimiz şey dolu düzgün bir heyecana ve hevese muhtaç. Evet, çünkü aşk dediğimiz şey samimi ve tertemiz duygulara muhtaçtır ve siz muhtaç olduğu şeyleri ona vermezseniz, ne aşk kalıyor geride ne de aşık. Gerisi hüsran, gerisi hazan…

 

 

 

Zeynep Erol