Selam Nilgün Hanım öncelikle röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz için çok teşekkürler. Dilerseniz önce okurlarımız için Nilgün Hökenek Ürkmez kimdir kısaca bahsedelim.
1978 İzmir doğumlu, 2 oğlu olan bir anneyim. 23 yıldır muhasebe ve finans uzmanı olarak görev yapıyorum. Bunun yanında yazarım. ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ adlı romanım ve ‘Bir Bulut Hikayesi’ adlı hikaye kitabım var. Anne ve çocuklara da profesyonel koçluk hizmeti veriyorum.
Çok güzel. ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ isimli kitabınızın bir okuru olarak çok beğendiğimi belirtmek isterim. Biraz kitap hakkında konuşabilir miyiz?
Siz öğrenmek istediklerinizi sorun ben cevaplayayım olur mu?
Tabi. İlk kitabınız olan ‘Anneliğin Öteki Yüzü’ kitabını kaleme almanızdaki itici güç neydi?
Ben çok zorlu süreçlerden geçtim, çocuklarımın ve ailemin defalarca ölüm korkusu ve ağır hastalıklarla baş başa kaldığına şahit oldum. Bu süreçleri Allah’a olan inancım ve dualarımla, içimdeki güce inanarak aileme sarılarak atlattım. O kabustan uyandığımda bir baktım bunu yaşayan ilk kişi ben değilim ve maalesef ki son da olmayacağım, bu zorlu süreçleri yaşayan anne ve kadınlarımıza umut olmak istedim, yalnız değilsiniz demek istedim, içlerindeki gücü Allah’a yönelerek nasıl bulacaklarını anlatmak istedim. Çünkü biliyordum ki o zayıf düştükleri halleriyle kimseye faydaları olmayacak kendileri ve çocukları için güçlü olmak zorundalar bunu onlara göstermek istedim ve görüyorum ki kitabımı okuyan anneler de bu hisse kapılıyor kitabım amacına ulaştığı için çok mutluyum.
“Anne olmayı, ta çocukluk yaşlarında, minik kardeşine annelik yaparken hayallerinin başköşesine yerleştirmiş Nilgün, zamanı gelip asla anne olamayacağını öğrenince yıkılır. Hayatının en büyük belki de tek hayali elinden alınmıştır. Fakat Nilgün’ün Rabbine o kadar büyük bir inancı vardır ki olmazı olduran Rabbinin hiçbir duayı geri çevirmeyeceğini bilerek, hiç pes etmeden, büyük bir umutla sadece ve sadece Allah’tan diler ve ister.” diyor kitap tanıtım yazısında. Benzer durumları yaşayanlar için kısaca bahsedebilir misiniz o süreçlerden kitabınızı henüz okumamış olan okurlarımız için?
İlk duyduğunuz andaki şokla dünyanın sonu gibi hissediyorsunuz biliyorum, fakat Rabbimden asla umudunuzu kesmeyin, olmazı olduran Allah’ım var, biliyorum ki, yürekten ve inanarak Allah’tan dilerseniz, Rabbim geri çevirmeyecektir. Bazen bizim için neyin hayırlı olduğunu biz bilemiyoruz, dilerken hayırlı olanı dilemekte çok önemli, öyle bir anda bir mucize çıkarır ki karşınıza şaşar kalırsınız, umudunuz hep var olsun, asla pes etmeyin.
Okuyucunuz olarak dünyaya iki mucize getirmiş olduğunuzu biliyorum. İki yavruda da birtakım problemler yaşamışsınız. İlk olarak kara kuzunuz Batu’dan bahsetmek istiyorum. Kitabınızda Batu ile ilgili 3 husus hala aklımda. Birincisi babasının askerden dönüşü. İkincisi parkta yaşlı bir adam tarafından kaçırılmaya çalışılması. Üçüncüsü okulda yaşamış olduğu uyum sorunları. Bunlardan bahsedebilir misiniz biraz?
Tabi ki. Zorlu bir süreçti, o anları yaşarken hiç bitmeyecek gibi geliyor, üstesinden nasıl geleceğinizi bilemiyorsunuz ama oturup sağlıklı düşününce hepsi kendiliğinden yoluna giriyor. Batu babasının askere gidişini anlamakta zorlanmıştı, kendisini terk ettiğini düşünmüştü, ne kadar babasının geleceğini onun da bizi çok özlediğini anlatsam da yaşı gereği anlayamıyordu, ta ki babasını havaalanında görene kadar, tüm korkuları o an bitmişti. Batu’nun kaçırılmaya çalışılmasına gelince, hala kabusumdur. Hiç ummadığım bir anda, hiç ummadığım bir kişi tarafından yapıldı, sanırım çocuk kaçırılma olayları da bu yüzden bu kadar kolay yapılabiliyor, çünkü o yapmaz bu yapmaz diye kendimizce adam seçiyoruz, maalesef ki öyle bir dünyadayız ki kimseye güvenilmiyor, gözümüzü çocuklarımıza bir değil bin açmalıyız. Batu’yu yaşlı belki de 70 yaşında bir adam kaçırmaya kalktı, bir de yaşına bakmadan hızlı koşuyor, neye uğradığımı şaşırmıştım, yaşadığım şok hala içerilerde bir yerlerde benimle yaşıyor. Batu’nun okul uyum sorunu maalesef ki velilerin çocuklarını yarış atı gibi görme hırsından kaynaklanmıştı, kendi çocukları hariç başarılı hiçbir çocuğu istemiyorlardı, bizim de hastalıklar eklenince güçsüz olduğumuz zamanları fırsat bilip çocuğu okuldan almam için hem ona hem de bana yapmadıkları haksızlık kalmadı. Ne yapalım hayat böyle işte , senin canın yanarken üstüne ateş atan birileri mutlaka çıkıyor, bu da hayatın bir sınavı herhalde.
Kitabınızda da belirtmiştiniz diye hatırlıyorum “çocuktur nasıl olsa anlamaz dediğimiz çocuklar her şeyi anlıyor.” burada bu algıya bir kez daha değinecek olursak bu algıya sahip kişilere neler söylemek istersiniz?
Çocuklar etrafında yaşanan her şeyi bilir, görür ve anlar. Çocuklarımızın yanında konuştuklarımıza ve davranışlarımıza bu yüzden çok dikkat etmeliyiz hatta o kadar ki daha bebeğimiz karnımızda belirdiği andan itibaren annesinin bütün duygularını hisseder. Çocuktur anlamaz lafı bana biraz çocuğa saygı duymamak gibi geliyor, herkes kadar çocuklarımız da saygıyı hak ediyor en az sevgi kadar.
Kesinlikle öyle. Sanıyorum ki ihtiyacımız olan biraz empati. Bir de süt kuzunuz var malum, ikinci mucizeniz. O da bir takım sağlık sorunları yaşıyor. Ardından da konuşma bozukluğu geliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bazen hayat karşına daha kötülerini çıkarır ki, haline şükretmeyi öğren, bizim de öyle oldu malesef üst üste geldi de geldi, Rabbime çok şükür, hepsi geçti fakat hala yaşadığımız sorunlarımız maalesef var, Allah’ın izniyle inanıyorum bunlar da geçecek, biz süt kuzumla Rabbimin o kadar çok mucizesine şahit olduk ki, inanıyorum zamanı gelince yine bize gösterecek. Oğlumda yaşadığı travmalar sonrası hatıra olarak maalesef ki konuşma bozukluğu kaldı. Bu kadar da olsun canım siz neler yaşadınız diyenler çok oldu evet haklısınız, keşke konuşma bozukluğu hayatını bu denli etkilemiyor olsa da ben de bunu diyebilsem. Fakat kekemelik denilen rahatsızlık, her zaman farkındalığı üzerinde durduğum bir konu oldu, çünkü inan bana bu sorunu yaşayan o kadar çocuk ve kişi var ki hepsi hayatını kısıtlanmış olarak yaşadıklarını hissediyorlar. Neden mi? Çünkü maalesef ki insanlarımız bu tür farklı durumlarda nasıl davranacağını bilmiyor. Bu yüzden bu kitabımda bu konuya da değinmek istedim, bütün kekemelik sorunu yaşayan insanlar ve aileler için bunu kendime borç bildim. Ayrıca yeni hikâye kitabım ‘Bir Bulut Hikayesi’ ni de konuşma bozukluğu yaşayan çocukların yaşadığı zorluklara ve çevresel faktörlere farkındalık oluşturmak için kaleme aldım. Aslında bu çocuklara umut oluyor. Yalnız olmadıklarını ve bu durumun hayatlarını etkilemeden nasıl devam edebileceklerini Bulut’un ağzından anlattım.
Evet değinmek istediğim bir diğer hususta ikinci kitabınız. Malum henüz okuyucusuyla buluştu. O kitabınızda okuyucuları neler bekliyor, hangi tavsiyelerde bulundunuz biraz ipucu verebilir misiniz?
Konuşma bozukluğu yaşayan çocuklarımız maalesef ki günümüzde çoğaldı, ailelerin ve çevresel faktörlerin bu çocuklarımız üzerindeki etkilerine değindim, çünkü bilmeden yapılan ufak yanlışlar bile bu konuşma bozukluklarına yol açabiliyor, dil terapistlerinin bu süreçte ne denli önemli olduğundan bahsettim. Ailelere ışık tutmak istedim, umarım tüm çocuklara ulaşabiliriz. Ayrıca bu sorunları yaşamayan çocuklar için de bu sorunu yaşayan biriyle karşılaştıklarında nasıl davranması gerektiğini öğrenebilecekleri eğitici bir kitap oldu. Daha önce de söylediğim gibi maalesef ki çoğu aile çocuğuna her şeyi öğretiyor ama konu farklılıklar olunca bu konulardan uzak durmayı tercih ediyor, anne olarak bunu çocuklarımıza öğretmek bizim görevimiz ve borcumuz bunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Ben bu konuda bilmem katılır mısınız çocukların tepkilerinin ebeveynlerin tutumları ile evrildiğine inanıyorum. Çünkü farklılık görünce çocuk zaten merak duygu ve dürtüsüyle keşfetmeye, kaynaşmaya çalışıyor bir noktada lakin ebeveyn “gel bakayım ne yapıyorsun sen” diye çocuğu çekiştirip azarlayınca çocuk kötü bir şey yaptığını düşünerek kendini geri çekiyor bence. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Aynen öyle size sonuna kadar katılıyorum. Bunları bizzat yaşamış bir anne olarak bunu söylüyorum. Çocuklarının farklılıkları olan çocuklarla bir arada olduğunda kendi çocuklarına da bulaşacağını filan düşünen annelere şahit oldum. Farklılıklar bulaşıcı hastalık değildir, bazı konularda zorlanabilir bu çocuklar da ama onlar sizin çocuklarınız kadar çocuk, bunu bilip bencilce duygulara kapılmadan hareket edebilirlerse dünya herkes için daha yaşanabilir olur. Bir de hiçbirimiz yarın ne olacağımızı bilmiyoruz, bu kadar kendilerine hiçbir şey olmayacak gibi acımasızca davranan insanları hiç anlayamadım, anlayamayacağım da. Her zaman dediğim gibi konu çocuk yüreği olduğunda benim için hiçbir şeyin önemi kalmıyor, tepkimi göstermezsem vicdanım rahat etmiyor. Sadece kendi çocuğum için değil kitabımı okuyanlar bilir her çocuk için çok tepki göstermişimdir.
Kendi aşağılık duygularını bu şekilde yaşıyorlar.
Bir de kanaatimce bilinçsiz bir iyi niyet söz konusu ve farklılıkları olan kişilere acıyarak bakıyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bazı insanlar farklılıkları olan insanlara yaklaşımın sadece acıma olarak yapılabileceğini sanıyorlar. Çünkü onlara da böyle öğretilmiş, onlar da çocuklarına böyle öğretiyorlar. Benim bu konulara bu kadar değinmem ve ailelere yol göstermeye çalışmam bu anlayışı değiştirmek için, inşallah birlik olup bu inanışı değiştireceğiz. Bu yüzden herkese sesleniyorum, beni ve kitaplarımı duyuralım, herkese farklılıkların da hayatın içinde var olduğunu öğretelim.
İnşallah. Amacımız farklı bir bakış açısı kazanılması noktasında vesile olabilmek.
Son olarak yaşam koçluğu yaptığınızı ve bunu hiçbir çıkar gözetmeden yaptığınızı biliyoruz. Bu konuda sizden destek almak isteyenler nasıl bir yol izlemeli?
@anneliginotekiyuzu ınstagram adresimden bana ulaşabilirler. Ben kitap satışlarında da, koçluk yaparken de maddi kazanç beklentisi ilk hedefim olmadı. Biliyorsunuz kitabımın ilk baskısı kanserli çocuklara bağışlandı. Şimdiki kitapların satışından da bağışlarım olacak. Koçlukta durumu olmayanlara ücretsiz görüşmeler yapıyorum. Yeter ki hiçbir çocuk üzülmesin, her anne mutlu ve güçlü olsun ki çocuklar da mutlu olsun. Çünkü günümüzde iletişim sorunu yaşayan, ya da kendi sorunlarını çözemeyen o kadar çok anne var ki, işte tam da orada ben varım. Bana yazan herkese mutlaka dönüyorum. Tabi ücretli görüşmeler de yapıyorum, durumu olmayanları asla geri çevirmiyorum. Çünkü zaman ve efor harcıyoruz, kolay bir süreç olmuyor.
Anlıyorum. Yine aynı şekilde talepte bulunmak isteyenler bizimle iletişime geçebilir.
Toparlayacak olursak neler söylemek istersiniz?
Annelere ve kadınlara şunu söylemek istiyorum. Hayat her şeye rağmen çok güzel, sahip olduklarınıza şükrederek hayata devam ederseniz, mutluluk peşinizi hiç bırakmaz. Bize bu hayatta yardım edebilecek tek şey Rabbimiz dilemekten ve istemekten asla vazgeçmeyin. Çocuklarınıza sıkı sıkı sarılın, onları her gün daha fazla sevin, öpün ve koklayın. Dinleneceğiniz liman onlarla oynadığınız bir oyun olsun. Onların kahkahaları size terapi olsun. Hayat kısa, değer mi kimse için elimizdeki mutluluklardan mahrum kalmaya, en zor anınızda bile bunları yapmaktan vazgeçmeyin. Zaman her şeyin ilacı bunu asla unutmayın. Geçmez dedikleriniz geçiyor, bitmez dedikleriniz bitiyor.
Çok güzel. Kesinlikle öyle.
Röportaj teklifimizi kabul etmiş olduğunuz ve bu istifadeli bilgileri bizimle paylaşmış olduğunuz için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim beni böyle güzel bir çalışmaya dahil ettiğiniz için.
RÖPORTAJ: ZEYNEP EROL
Vesile Dergi Sayı 1
Mayıs 2021