7 Ekim artık sıradan bir gün değil. Hayatlarımızda, bir yıllık katliamın kısmen başladığı tarih olarak yer alıyor. Ancak “kısmen başladığı tarih” diyorum, çünkü bu katliam 7 Ekim’de başlamadı. Yıllar önce başladı. Bugün yalnızca “7 Ekim” deyip geçersek, basit bir tanımlama yapmış oluruz. Oysa ki hiçbir şey bu kadar basit değil.
Çocukların katledilmesi, kadınların hedef alınması, yaşlıların çaresizce ortada kalması, engellilerin daha da zor durumda bırakılması; kısacası masum insanların hedef alınması, sadece belirli bir gün ya da yılın konusu olamaz. Çünkü bir katliamın gerekçesi olamayacağı gibi, belirli bir zamanı da yoktur.
İnsanları katledip sonra da kendini savunduğunu iddia etmek, trajikomik bir durumdur. Ancak asıl trajikomik olan, bazı insanların buna inanıyor olmasıdır. İşgalci güçlerin, kendilerini koruyormuş gibi göstermeleri ise tam bir yanılsama. Ortada ne bir savunma var ne de bir korunma; sadece koca bir katliam var. Bu katliamın ortasında ise yalnızca Filistin halkı değil, tüm dünya kurtulmayı umuyor. Çünkü hedef alınan yalnızca Filistin halkı değil, aynı zamanda insanlıktır. Bunu tüm aklı başında insanlar rahatlıkla görebilir ve anlayabilir.
İnsanların katledildiği, hatta katledilmeye bile gerek kalmadan hedef alındığı bir dünyada, hiç kimse tam anlamıyla huzurlu veya mutlu olamaz. Çünkü bir yerlerde çaresizlik ve keder varken, olumlu duygular ağır basamaz.
Yıllar boyunca dünya olarak, ve en acısı da ümmet-i Muhammed olarak, yaşananlara göz yumduk. Bugün geldiğimiz noktada, her ne kadar 7 Ekim tarihini referans alıyor olsak da, işgalcilerin hedeflerini genişlettiklerini görüyoruz. Bu, meselenin sadece Filistin olmadığını gösteriyor. Onlar, her ne kadar inkar etseler de, zihinlerinde “vaat edilmiş topraklar” için mücadele ediyorlar. Ancak bu topraklar asla onların olmayacak. Çünkü ecdadımızın da söylediği gibi, kanla alınan topraklar ancak kanla geri verilebilir.
Zamanla unutulmaya ya da unutturulmaya çalışılsa da, bizler ecdadımızın mirasının farkındayız ve onların izinden gidiyoruz. Çünkü biliyoruz ki asırlara meydan okuyan o inanç, her türlü kapının anahtarıdır. Eğer bizden o kutsal duygu, yani inanç alınırsa, işte o zaman asıl mağlubiyeti yaşamış olacağız.
✍️ Zeynep Erol