Evet, malum markanın yeni model telefonlarını piyasaya çıkartıp ön satışlarını başlatmasıyla beraber insanlar kuyruklara girmeye başladılar. Daha doğrusu, sanırım bir hafta öncesinden ön satışlar alındı ve 20 Eylül gecesi insanlar kuyruklara girerek ürünleri teslim aldılar. Bu hakikaten trajikomik bir tablo; insan ne diyeceğini bilemiyor.
Asgari ücretle geçindiğini ve bu yüzden mağdur olduğunu, mağduriyeti sebebiyle her manada sağlık problemi yaşadığını belirten insanların, her şeyin pahalı olmasından ve bütçesinin kısıtlı olmasından ötürü evine et alamadığını, eti bir kenara bırakın, ekmek dahi alırken zorluk yaşadığını belirten bu insanların, telefon kuyruklarında bekleyerek iki model arasındaki yarı yarıya fiyat farkına rağmen 120.000 TL olan telefonu satın almayı tercih etmeleri gerçekten trajikomik.
Hani paranız yoktu?
Hani kıt kanaat geçiniyordunuz?
Hani her şey çok pahalıydı ve ekmek bile zor alıyordunuz?
Ekonomik açıdan iç açıcı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu savunmuyorum. Fırsatçı insanlar ve yetersiz denetimler sebebiyle fiyatların bir hayli pahalı olduğunu ben de biliyorum ve görüyorum. Burada ele aldığımız konu, pahalılık söz konusu olduğunda insanların yalan söylemesi değil tabii ki. Burada ele aldığımız konu, zar zor geçindiğini belirttikleri halde en pahalı telefonu tercih eden kişilerin varlığı.
İnsanlar sosyal medyada içerik üretebiliyor günümüzde, malum. Böyle bir tabloda daha kaliteli içerikler üretebilmek adına böyle bir ürün satın alabiliyor olmak kabul edilebilir bir şey. Bildiğim kadarıyla özellikle bu son modelde fotoğraf ve kamera üzerinde ekstra durulmuş ve ekstra değişiklikler söz konusu olmuş. Ancak bunun dışında, haber kanallarının yayınladığı kadarıyla, teknoloji ile pek ilgisi olmayan insanların, farklı şehirlerden gelip sıraya girmeleri ama telefonun adını bile söyleyememeleri ilginç. Bilet parasını zar zor bulduklarını dile getirdikleri halde, 70 bin liralık telefonu değil, 120.000 liralık telefonu tercih etmeleri gerçekten trajik. Böyle bir şeyin mantıklı bir tarafı yok. Anlatabiliyor muyum? Ciddi bir akıl tutulması ile karşı karşıyayız.
Burada mesele birilerinin belirli marka telefonları ya da cihazları alıyor olması değil. Kim ne istiyorsa alır, bu beni ya da başkasını ilgilendiren bir şey değil. Ancak mesele, geçinemediğini belirten insanların yığınla parayı bir telefona yatırması. Şahsen şu an ben öyle bir parayı telefona yatıramam, böyle bir bütçem de yok. Ancak zar zor geçindiğini belirten kişi ya da kişilerin böyle bir bütçeleri varmış gibi görünüyor.
Gelmiş olduğumuz noktada şunu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum: Bu markaya yüklediğimiz anlam nedir? Bu markayı satın aldığımızda ne hissediyoruz? Gerçekten işimizi gördüğü için mi bu telefonu ya da cihazları tercih ediyoruz, yoksa gösteriş yapmak veya kendimizi çevremize onaylatmak için mi? Nedir bu cihazlara ya da bu markaya yüklediğimiz anlam?
Geçenlerde toplu taşımada gençlerin kendi aralarında bilmem kaç ay taksitle bilmem kaç TL ödeyerek bu markanın telefonlarını satın alabileceklerine dair konuşmalarına şahit oldum. Sanırım günlük 600 küsur lira ödeyerek bilmem hangi modeline sahip olabiliyormuşsunuz. Gençlerden bir tanesi gayet akıllıca şöyle dedi: “Oğlum, günde bu kadar lira ödersem zaten bir günlük kazancımı buna yatırmış olurum. Geriye ne kalacak? O zaman havaya çalışmış olacağım. Ne anlamı var buna bu kadar para vermeye?” Gerçekten genç o kadar haklıydı ki. Günlük ödeme planı bile o kadar saçma ki; insanların bir günlük yevmiyeleri bu telefonun taksitine gidiyor. Geriye ne kalıyor? İnsanlar gerçekten havaya mı çalışıyor?
Evet, işlevsel ise, işimizi görecekse tabii ki de alalım. Diğer telefonlarla veya cihazlarla karşılaştırıldığında daha karlı ve hesaplı bir alışverişten bahsediyorsak, tabii ki alalım. Ama satın almadaki amacımız akıl dışıysa, orada durup kendimizi sorgulayalım. Bilinçli bir tüketici olma noktasında eksikliklerimizi gözden geçirelim. Çünkü bugün bir telefon gündemimiz olabilir, yarın çok daha farklı şeyler gündeme gelebilir. Bugün paramızın olmadığını belirtirken 120.000 TL’lik bir telefona verebiliyorsak, yarın hiç alakasız şeylere bunun üç katını da verebilecek potansiyelimiz var demektir. Bu uzun vadede gerçekten tehlikeli bir boyut. Dolayısıyla bilinçli tüketici olmak durumundayız, aksi takdirde ne paramız cebimizde kalır ne de sağlığımız yerinde.
✍️ Zeynep Erol