PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) İSRA VE MİRAÇ MUCİZESİ (ADIM ADIM MİRAÇ DURAKLARI)

Öncelikle İsra’nın kelime manasına bakalım. ‘İsra’ gece yolculuğu demek. ’Miraç’ da kelime manasıyla merdiven basamak, huruç etmek, yükselmek gibi manaları ifade etmekte. Bu sadece terminolojide böyle.

Evvela Miraç bize neyi getirdi, neyi ve neleri müjdeledi desek daha doğru olur.

Miraç namaz demek, Allaha yakın olmak demek, Rabbimize şerik (şirk) koşmamak şartıyla affedilmek demek. Miraç, Allah ile kalbi ve bedeni şekilde görüşen Efendimizin (s.a.v) bize getirdiği bu hediyeler demek.

Şimdi Peygamber Efendimizin İsra ve Miraç hadisesini anlatmaya başlayalım (inşallah).

Efendimiz (asm) amcası Ebu Talip’in kızı Ümmü Hani’nin evinde kalırken, bir gece yanına Cebrail (as) kanatlı melek olarak gelir. Ve göğsünü açıp zemzemle yıkadıktan sonra kapatıp, Onu cennetten gelmiş olan ‘’Burak’’ binitine bindirip , Mescid-i Aksa’ya doğru ‘’İsra ‘’ gece yolculuğuna başlarlar. Cebrail ile Burak biniti o kadar hızlı gider ki bir ayağı bir daha yere basmayacak şekilde uçar gibi hareket eder. Gece yolculuğu sırasında Efendimiz (asm) bir ara susar ve oradan geçmekte olan bir kervandan su içmek ister. O kervandakiler Efendimiz’e su verirler ve Cebrail ile beraber yollarına devam ederler. Kudüs’e Mescid-i Aksa’ya geldiklerinde Efendimiz (s.a.v) Burak binitini bugünkü ağlama duvarının bitişiği olan Burak Mescidi’nin olduğu yere bağlar. Oradan bugünkü Mescid-i Aksa Cuma Camii’nin yanından geçerek mukaddes kayaya tırmanır (Bugünkü Kubbetü’s-Sahra’nın olduğu yer).

Efendimiz (s.a.v) kayaya tırmandığında karşısına o gün orda bulunan Roma İmparatoru Hadrian’ın yaptırmış olduğu ‘’Jüpiter’’ tapınağının kalıntılarıyla karşılaşır. Ve Mukaddes Kaya’nın altındaki mağaraya doğru ilerler. O mağarada Ulul Azm Peygamberlerden olan (Hz. Nuh , Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz .İsa ) imam olup onlara namaz kıldırır. Bu namazdan sonra Efendimiz (asm) mağaradan çıkıp kayanın üzerinde (bugünkü Nebi Kubbesi’nin olduğu yerde) gelmiş ,geçmiş bütün peygamberlere imam olup onlara iki rekat namaz kıldırmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm), Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imam olarak namaz kıldırması demek onların şeriatlarının asıllarına vâris-i mutlak olduğunu göstermesi demekti. Efendimiz (s.a.v) burada bütün peygamberlere namaz kıldırdıktan sonra (bugünkü Miraç Kubbesi’nin olduğu yerden) ’Refref’ adı verilen bir merdivenle göğe yükselmiştir. Bundan sonrası da şöyle cereyan etmişti: Efendimiz (asm) Cebrail ile birlikte semanın birinci katında, orada oturan bir zâtı gördü. Sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimize (asm), “Hoş geldin, safâ geldin, salih peygamber, salih oğul!” dedi.

Peygamber Efendimiz (asm), Cebrâil’e, Bu kim? diye sordu. Hz. Cebrâil şu cevabı verdi:

“Bu senin baban Âdem’dir. Şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik, solundakiler cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar.” Buradan ikinci semâya yükseldiler. Gök kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), orada Hz. Yahya (as) ve Hz. İsâ (as) ile karşılaştı. Hz. Cebrâil, “Bu gördüklerin Yahya ve İsâ’dır. Onlara selâm ver dedi.” Selâmlaştılar ve onlar Peygamber Efendimiz (asm)’e, “Hoş geldin, safâ geldin sâlih peygamber, sâlih kardeş.” dediler. Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) Cebrâil ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Hârun, altıncı katta Hz. Mûsa ve yedinci katta da Hz. İbrâhim (as) ile görüştü. Onların hepsi de kendisine hoş geldinde bulundular ve miracını tebrik ettiler.

Cebrâil (a.s.), yedinci kat semâdan Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)’i alıp yükseklere çıkardı. Daha sonra Habib-i Kibriyânın karşısına Sidre-i Müntehâ sahası açıldı. Cebrâil (a.s.), “İşte, bu Sidre-i Müntehâdır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” dedi ve
oradan ileriye tek adım atmadı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Sidre-i Müntehâdan dört nehirin aktığını gördü. Ayrıca burada Cebrâil’i (a.s.) bir
kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de, kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke’nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) daha sonra yanında Cebrâil (as) olmadığı halde imkân ve vücûb ortasında Kabı Kavseyn ile işâret olunan makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Zât-ı Zül-Celâlin sohbeti ve cemâliyle müşerref oldu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Miraç gecesinde birçok İlâhî tecellilere, hitap ve iltifâtlara mazhar kılındı. Erkân-ı îmâniyenin hakikatlarını göz ile gördü. Melâikeyi, Cenneti, âhireti, hatta Zât-ı Zül-Celâli müşâhede etti. Ayrıca bu
gecede 50 vakit namaz ümmetin Allah’a şirk koşmamak kaydıyla affı ve Amenerresulü ( Bakara Suresi’nin son iki ayeti) Efendimize hediye olarak verildi. Tabi Hz. Musa ile yaptığı görüşmelerden sonra efendimiz Allah’u Teala‘ya yalvarıp namazı 5 vakite indirebilmiştir. Bugün kıldığımız
5 vakit namaz 50 vakit namaz yerine geçer. Böylece Efendimiz’in (asm) Miraç’ı tamamlanmış ve Mekke’deki amca kızı Ümmü Hani’nin evindeki yatağına geldiğinde, yatağı daha soğumamıştı. Evet Miraç’ı böyle detaylı
anlatırsak, asıl kendi Miraçımıza çıkmış olacağız. İsra ve Miraç mucizesini daha iyi anlamış olacağız inşallah…

Yazan: İmran İçen

Vesile Dergi Sayı 6

Ekim 2021