KUDÜS MEKKE’DİR

Hz. Ömer’in hilafet yılları İslam’ın izzet ve fetih günleridir. Her gün yeni yeni coğrafyaların İslam’ın adalet bayrağının altına girmesi Medine’de ki Sahabeleri ve Müslümanları heyecanlandırmaktadır. Ama hiçbir yerin fethi Kudüs kadar o gökyüzünün yıldızları olan kutsî cemaati sevindirmemiştir. İslam orduları o gün için Hıristiyanların elinde olan mübarek toprakları fethedince, bölgenin din adamları ile İslam orduları arasında şehrin anahtarları hususunda bir tartışma olur. Din adamları derler ki; “Savaşta sizler galip geldiniz, biz ise yenildik. Anahtarları size teslim edeceğiz ama, biz istiyoruz ki, bu mübarek toprakların anahtarlarını bizzat halifenize
verelim.” Bu durumu ordu komutanı İslam devletinin başkenti olan Medine’de ki Hz. Ömer’e bildirir. Hz. Ömer Kudüs’e gidip gitmemeyi Sahabenin büyükleri ile istişare eder. Sahabenin neredeyse tamamı Hz. Ömer’in Kudüs’e gitmesini o günkü şartlar içerisinde uygun görmezler. Hz.
Ömer en son o mecliste bulunan Hz. Ali’ye bu konudaki fikrini sorar; İmam Ali der ki; “Ey Emire’l Mü’minin! O topraklar sıradan topraklar değil, bunun için git. Git de kıyamete kadar gelecek Müslümanlar o toprakların kıymet
ve şerefini unutmasınlar” Hz. Ömer, İmam Ali’nin bu ince düşüncesini kabul eder ve her zaman söylediği o meşhur sözü söyleyerek yola çıkar;
“Hasan’ın babası olmasaydı; Ömer helak olurdu.” Hz.Ömer günlerce süren zorlu yolculuğun ardından Kudüs’e ulaşır ve şehrin anahtarlarını din adamlarından teslim alır. Sıra her zaman yapıldığı gibi fethedilen toprakların, askerlerin payına düşen bölümlerin dağıtımına gelince;
Hz.Ömer bilinen uygulamanın zıddına, askere toprak dağıtmaz.

Hz. Ömer’in bu uygulamasının hikmetini merak eden askerler neden dağıtmadığını sorarlar; Hz. Ömer tarihe geçecek şu sözü söyler: “ Allah Resulü (s.a.v.) Mekke’yi fethettiği zaman, askere toprak dağıttı mı? Ordu hep bir ağızdan hayır dediler. İşte Kudüs, Mekke’dir. Ben nasıl size topraklarını dağıtabilirim ki?” İşte Sahabenin katında Kudüs’ün böyle bir değeri vardı. Onlar Kur’an içerisinde onlarca yerde o toprakların çevresi mübarek kılınmış mukaddes topraklar olduğunu çok iyi biliyor, oranın Müslümanların ilk kıblesi ve Miraç’ın yatağı olduğu bilinciyle, o toprakları bir namus ve şeref nişanesi sayıyorlardı. Böyle bir değer ifade ettiğini bilenler, orayı korumayı; Kabe’yi koruma ile eş değer olduğunun farkındaydılar. Şimdilerde birileri oradaki kutsî mücadeleyi Arap-İsrail çekişmesi olarak görse de; ilk günden bu yana oraların İslam’ın şiarlarından olduğunu bilenler hep olmuştur, olmaya da devam edecektir. Eğer böyle bir düşünce olmasaydı; Akif’in deyimi ile; Şarkın en sevgili sultanı Kürt asıllı Sellahattini Eyyübi’nin yüreğinde oralar, niçin büyük
bir sevdaya dönüşsün ki? Hem de nasıl bir sevda biliyor
musunuz? “Kudüs fethedilmeyene kadar, bana gülmek haram
olsun” diyecek kadar yiğitçe bir sevda… İmam Şafî; “Ben yeryüzünde Mescidi Aksa’da itikaf yapmaktan aldığım tadı başka hiçbir mescitte alamıyorum” derdi. İmamın bu sözüne bazıları itiraz eder ve şöyle bir soru sorarlardı ; “Ya İmam! Mescidi Nebevî varken bu sözü söylemeniz doğru mu?” İmam Şafî onların gözden kaçırdığı bir hakikate dikkat çekerek
diyordu ki; “Unutmayın ki; Mescidi Nebevi’den sadece Hz. Muhammed’in kokusu geliyor. Ama, Mescidi Aksa’dan; Musa’nın, Yakub’un, Yusuf’un, Süleyman’ın ve daha onlarca Peygamber’in ve tabi ki Hz. Muhammed” in kokusu geliyor.” İmam Şafî bu sözü ile o toprakların nasıl anlaşılması gerektiğini hem kendi çağının insanlarına, hem bizlere, hem de yarın geleceklere öğretmek istiyordu.

Ama gelin görün ki; bu mübarek topraklar bugün işgal altındadır ve şu an en zor günlerini yaşamaktadır. Büyük İslam Alimi Yusuf Kardavi’nin deyimi ile; “Allah’tan korkmaz, kuldan utanıp, çekinmez zalim bir güruhun bombaları altındadır” O işgalci güç, esir edilmiş askerini kurtarma bahanesi ile taş üstünde taş bırakmadan ve hiçbir sınır tanımadan Filistin
halkının meşru temsilcisi olan Hamas hükümetini bitirmenin hesaplarındadır. Bugün Gazze toprakları Kur’an’ın deyimi ile Yevmü’l Furkan olan ikinci bir Bedir yaşamaktadır. Bedir; iman ile inkarın, hak ile batılın ilk karşılaşması idi. Hamas hükümeti ise bölgenin yıllar sonra ilk kez halk tarafından seçilmiş meşru bir yönetimidir. Hamas’ın oradaki başarısının yada başarısızlığının neticeleri sadece Filistin ile sınırlı kalmayacak, bölgenin tüm devletlerini etkisi altına alacaktır. Bunun için de
bu mücadeleden çıkacak sorun herkesi çok yakından ilgilendirmektedir.

Gelin öyle ise, ellerimizin ulaşmadığı bu mukaddes toprakların kutsî davasına dualarımızla destek olalım. Bedir’de; yanındaki insanların azlığına, karşıdaki düşmanın çokluğuna bakıp ridası omzundan düşercesine arşın saçaklarını sallayan Alemlere Rahmet Efendimiz gibi; “Ya Rabbi! Eğer İslam ehlinden olan bu küçücük cemaati mağlup edersen, yeryüzünde sana ibadet edecek başka kimse kalmayacak” diyerek kardeşlerimize dua edelim. Ve diyelim ki; Ya Rabbi! Bizler ebabiller olamadık, ama senin başka ebabillerinin olduğunu biliyoruz. Ne olur, çağın Ebrehelerine ilk kıblenin sakinlerini çiğnetme! (Amin)

YAZAN: MUHAMMED EMİN YILDIRIM

Vesile Dergi Sayı 3

Temmuz 2021