Ben küçükken mutluydum. Kremalı bisküvi kokusunda saklıydı çocukluğum. Çocuktum mutluydum ve zengindim. Benim için zenginlik annemin ahırdaki sarı kızı, babamın emekli maaşıydı. Hayatın bizi yorgun şehrin göbeğinde yaşamaya mecbur kılmasıyla tüm mutluluğum mutsuzluğa dönmüştü. Çocuktum, mutsuzdum ve fakirdim. Benim için mutluluk; ekmek parasından arta kalanla horoz şekeri alabilmekti. Ve bir çocuk için zenginlik, ayda bir eve giren yarım kilo et ve pazar kahvaltısında komşunun evinde pişen yarım kangal sucuk kokusuydu. Olanaksızlıkların olduğu, fakat bunu fark edemediğim, çocukluğumda bezlerden bebek yapıp, çamurdan heykeller yaptığım, mutlu çocukluğum gitmiş ve ben mutluluğu da mutsuzluğu da kokulu silgide bulmuştum. Benim için zenginlik kokulu silgi ve komşunun renkli televizyonunda şirinler çizgi filmindeki tüm kahramanların mavi olduğunu görmenin şaşkınlığıyla seyretmekti.
Biz çocukken; bazen yokluğa boyun eğdik, bazen yok sayılmışlığa. 80’li yılların ortasındaydık… İstanbul’un taşı toprağı altın dedikleri zamanlardı… Bu yorgun şehir bizim tüm mutluluğumuzu almıştı. Ne babamın emekli maaşı yetiyordu ne de annemin sarıkızının bereketi evimize giriyordu. Yorgun şehirde o yıllarda herkes mutsuzdu. Çünkü, şehir demek zenginlik demekti. Ben bu koca şehirde mutluluk kavramlarımı kaybetmiş ve mutsuzluğa doğru bir yaşam içinde bulmuştum kendimi. Mutluluk ve mutsuzluk kavramlarının arasında bir çocukluk geçirmiş, büyüdükçe mutluluk adına kendi mutluluk değerlerimizle yaşamayı öğrendim . Ama hiçbir değer, çocukluğumun mutluluğuna eş değildi. Benim mutluluğum hâlâ kremalı bisküvi kokusunda saklı ve orda bir ömür kalacaktır.
YAZAN: SONNUR SEVER
Vesile Dergi Sayı 1
Mayıs 2021