KARDEŞLER ARASI İLİŞKİLER
Çocuklarımız ister henüz çok küçük ister büyümüş olsunlar kardeşleri ile aralarındaki ilişkiler her zaman dinamiktir. Bu dinamizmi sağlıkla yönetmek birçok faktöre bağlıdır. Sihirli bir değnek kadar etkili olmasa da olumlu ve anlayışlı bir bakış açısıyla güzelce inşa edebiliriz.
ALIŞKANLIKLARIMIZ
Alışkanlıklarımız bizi güvende hissettirir ve işlerin yolunda olduğunu gösterir. Bu sebeple alışkanlıklarımızı değiştirmeye direnç gösteririz. Hatta bazen bırakmayı çok istediğimiz alışkanlıklarımızı bile bir çırpıda değiştiremeyiz. Yeni bir kardeş ise daha doğmadan evin düzenini değiştirmeye başlamıştır. Belki yeni oluşan düzeni şimdikinden daha çok sevilecektir ama henüz ne olacağının bilinmediği ilk aşamada tepki gösterilmesi oldukça doğaldır. İlk aşamada çocuğun rutinlerini ne kadar çok devam ettirebilirsek o oranda uyum sağlaması kolaylaşacaktır.
YENİ DÜZEN
Kardeşin gelişi sosyal etkileşimi artırır, çocuğun dünyasına yeni birçok
zenginlik, uyaran katar, koruma, sahiplenme duygularını geliştirir, yeni bir oyun arkadaşı, iyi bir özdeşim modelidir ve birçok duyguyu yaşaması, paylaşması için harika bir zemindir. Yeni düzene sağlıklı geçiş yapabilmek olası birçok sorunu başlamadan bitirir ama bu durum yazıldığı kadar kolay değildir. Tüm bu avantajların yanında birtakım zorlukları da beraberinde getirir. Kardeş kıskançlığı dediğimiz duruma sebebiyet veren temel duygu sevgiyi paylaşmak istememe ve eskisi gibi sevilemeyeceği için duyduğu güven eksikliği ile alakalıdır. Kendine yönlenmesini beklediği sevginin başka yere yönlenmesi sonucu bir gücenme hali de diyebiliriz.
Bu kaygıları adlandıramayan çocuk yetişkinlerden aldığı mesajlarla bu
duygularını yönlendirecek yer arar. Beyin bir durumun içinden çıkabilmek için kestirme yolları kullanmayı sever bu sebeple çocuğumuz bu duygularla
karşılaştığında bunları anlamlandırmak yerine varlığını kısa yoldan kardeşine atacaktır. Çocuk sevginin sınırsızlığını anlayabilirse bu konudaki kaygısı azalacaktır. Çocuğun yaşına göre somut ve/veya soyut şekilde bunu anlatmak gerekir. Mum örneği verilebilir; “Bir mum diğer mumları da yakar ve ateşi bitmez, kardeşini sevdiğimizde sana olan sevgimiz hiç azalmaz hatta artık evimizde seni seven bir kişi daha var.” şeklinde anlatılabilir.
DUYGULARI KABUL
Kıskanmak duygusunun yaşanması çok doğaldır ve birçok duygu da olduğu
gibi çift taraflıdır. Tıpkı bir ateş gibi kontrol altında tutulduğunda ve doğru
yönlendirildiğinde fayda sağlayan kısımları görülür. İmrenmek, onun yerinde olmak istemek normal bir duygudur. Çocuğumuzu bu hislerinden dolayı kötü hissettirmemek, yapıcı bir şekilde yönlendirmek gerekir. Onda olanı yok etmek istemeden ikisinde de var olmasına sevineceği tara fa yönlendirmek gerekir. Hayat yalnızca olumlu duygulardan ibaret değildir hatta çoğu zaman olumlu ve olumsuz duygular iç içe geçmiş durumdadır. Korkmasak korunamazdık…
DUYGULARI İFADE ETME
Çocuğun hissettiklerini aynalayarak dinlemek çocuğu sakinleştirir. Bazen
yalnızca ifade etmek ve anlaşılmak çözüm olarak yeterlidir. Örnek verecek
olursam: “Ondan nefret ediyorum! Kalemimi kırmış.” “Kaleminin kırılmasına üzüldün bu senin sevdiğin kalemdi.” “Gıcık oluyorum çocuğuna!” “Rahatsız olduğunu görüyorum. Seni rahatsız eden şey nedir?”
ÖFKE KONTROLÜ
Kontrol edilemeyen duygular kendini şiddet olarak dışa vurur. Bu sebepten
yargılamadan, küçük görmeden, değersizleştirmeden duygularını ifade
etmesine imkân sağlanmalıdır. Olumsuz duygular ifade edilip atılmadan yerine olumlularını koymak zordur. Basit yöntemlerle öfkesini dışarı atması sağlanabilir. Örneğin: “Oyuncağını kırdı, kardeşine öfkelisin biliyorum. Yastıklara biraz yumruk atalım mı? Sakinleşince çözüm bulmak için tekrar konuşuruz.” Veya ‘Sakinleşme şişesi’ dediğimiz bir şişe hazırlayabiliriz. Bir şişeye su, sabun, çeşitli pul ve boncuklar atıp şişemizi hazırlıyoruz. Sonrasında şişeyi sallayıp, “Şu an duyguların böyle karmakarışık, istersen şişedeki pullar dibe çökene kadar beraber izleyebiliriz.
Onlar dibe çöktüğünde sende daha sakin olacaksın ve çözüm üretebileceğiz.” Şeklinde konuşmalar yapabiliriz. Kardeşlerin ilişkisinde fiziksel ve duygusal şiddet olmadan da kendi aralarındaki iletişime müdahale etmekten kaçınmak gerekir.
FARKLI ŞEKİLDE İFADE
Çoğunlukla büyük kardeşin küçük kardeşi kıskandığını görsek de aksi
durumlarda mevcuttur. Bu durum ev içinde nasıl bir ortam oluşturulduğuna bağlı olarak değişebilmektedir. Kardeş kıskaçlığı her zaman açık açık ifade edilmeyebilir, farklı davranışlarla kendini gösterebilir. Bu davranışlar: Altını ıslatma, gergin ve öfkeli hâl, parmak emme, yeme bozuklukları, kekeleme, tırnak yeme, içe kapanma, saç yolma, baş ağrısı vs. Bu gibi durumlar öncesinde yoksa ve kardeşin doğumu ile eş zamanlı olarak görülmeye başlandıysa dikkatli gözlemlenmeli ve destek olunmalıdır.
SİZİN ÇOCUĞUNUZ, ONUN DA KARDEŞİ DOĞDU
Evet sizin yeni bir çocuğunuz oldu ve anne, baba oldunuz. Ailede kimi anane, amca olurken evin miniği de abi, abla oldu. Yeni doğan kardeşi “Bu bebek Ayşe’nin, Ahmet’in kardeşi” diyerek ona atfetmek aitlik ve sahiplenme duygularını güçlendirecektir. Bebeği severken “Ne kadar da abine, ablana benziyorsun. Senin kardeşin olduğu belli. Sen de böyle tatlıydın” gibi büyük kardeş üzerinden bahsetmek iki çocuğun da olumlu duygular yaşamasını sağlayacaktır. Bu yalnızca yaşamlarının ilk yıllarını değil ileriki yaşlarını da etkileyecektir.
YAPMASI GEREKENİ SÖYLE
Çocuğumuzun davranışları bizim bakış açımızla şekillenecektir. “Sözler sihir gibidir.” derler. Olumlu, yapıcı, yol gösterici söylenmelerimiz olmalı. Var olan olumsuz davranışı, durumu dillendirmek yerine yapması gerekeni söylemek gerekir. “Kardeşini yandıracaksın sana kaç kere bağırmadan konuş dedim.” yerine “Sessiz konuş, kardeşin uyusun.”, “Kardeşine dokunma, kucağına alma.” yerine “Kardeşini biraz geriden sevelim mi?”, “Kardeşine vurma.” yerine “Kardeşinle sakin oyna.” gibi yapmaması gerekeni değil, yapması gerekeni söylemek gerekir. Söylemlerimiz tekrar ede ede bir süre sonra gerçeklere dönüşebilir. “Sen kardeşini kıskanıyor musun? Kardeşin doğduktan sonra çok değiştin sen. Çok kabasın, hep ağlıyorsun.” Tarzı söylemler maalesef gerçek olsun veya olmasın çocukta kendini böyle tanımlamaya başlar ve işler zorlaşır.
NE SÖYLEDİĞİMİZ VE NASIL SÖYLEDİĞİMİZ
Bazen “Her şeyi denedik, öyle de yaptık, böyle de yaptık olmadı.” dediğimiz
zamanlar oluyor. Evet tam olarak aynı cümleleri kursakta asıl önemli olan nasıl söylediğimizdir. Çocuklar bedenle ve ifadelerle verdiğimiz mesajları alma konusunda yetişkinlerden çok daha iyidir. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Albert Mehrabian’ın ‘Sessiz Mesajlar’ adlı çalışmasının sonuçlarına göre iletişimin temelinde üç önemli başlık vardır. Bu başlıklar ise şöyle;
%7 – Sözcükler/Sözlü İletişim
%38 – Ses Tonu/Konuşma Tarzı
%55 – Sözel Olmayan Davranışlar/Sözsüz İletişim
Aslında ne kadar konuşarak anlaştığımızı düşünsek de %93 gibi yüksek bir
oranda sözsüz iletişim kuruyoruz. Bu da çocuklarımızla kurduğumuz iletişimde tavır, bakış, ifade gibi durumların önemini vurgulamakta.
MODEL OLMANIN ÖNEMİ
İnanmadığımız bir şeye gerçek manada inandıramayız. Hele ki çocuklarımızı… Duygularımızı kabul etme ve doğru ifade etme, ilişki kurma, zorluklarla karşılaştığımızdaki tavrımız, problem çözme yöntemlerimiz vb. tüm bunlar çocuğumuza nesilden nesile aktardığımız davranışlardır. Biliyorum zor ve yorucu bir dönem ama şu an başrolde biz varız ve yorulduğumuz yerde dinlenip yeniden kalkmak için doğru bir zaman. Biz yaşarsak, onlara da yaşatırız.
REKABETİ KIZIŞTIRMAK
Karşılaştırma, kıyas büyük/küçük herkesi rahatsız eden bir iletişim kurma
şeklidir. En etkili kıskançlık tohumu atma yöntemidir. Bu yöndeki tavırlar hep çözümün aksine yol alır ve çözümden uzaklaştırır. Ortada hali hazırda bir rekabet varken bunu artırmaya gerek var mı? Hedefimiz her zaman davranışlar olmalıdır, kişiler değil. Kıyas kişiye kendini yetersiz ve değersiz hissettirir. Çocuğumuzu kendimizin ve başkalarının patavatsızlıklarından da korumamız gerekir.
İŞ BİRLİĞİNİN FAYDALARI
Çocukları rakip yapmak yerine aynı takıma koymak aralarındaki bağı
kuvvetlendirecek ve yaşanması muhtemel birçok olumsuz durumun önüne
geçebilecektir.
Örneğin; Anne, baba ve iki çocuğun olduğu bir aile de her bir ebeveyn bir
çocukla eşleşmek yerine çocuklar aynı takımda olacak şekilde oyunlar
kurulabilir. Birbirleriyle temas kurmaya yardımcı olacak, taşıma oyunları
oynatılabilir.
ADALETİ SAĞLAMAK
Birebir aynı şeklide değil de çocukların ihtiyacına göre davranmak ve bu
davranışlarımızı da onların anlayacağı şekilde izah etmek gerekir. Açıklama yapmadan adaletli davranmış dahi olsak çocuklar bunu yanlış yorumlayabilir. Bu sebeple açıklama yapmak önemlidir. Adaletsiz davranılırsa ya da çocuk böyle yorumlarsa tepkisiz kalmayacaktır. Tepkilerinin anlaşılmadığını düşünen çocuk kendince yollarla bu adaleti sağlamaya çalışabilir. Bu bazen “O zaman ben de bebek olurum.” şeklinde olabilir, bazen ebeveyninin hoşlanmayacağını bildiği davranışları yaparak tepki gösterme olabilir, bazen de bu öfkeyi kardeşine yöneltmek şeklinde olabilir.
AİLENİN TÜM ÜYELERİNİN DESTEĞİ
Anne ilk zamanlar yeni doğan bebekle meşgul olacağından ve kısmen daha
yorgun olacağından çocuğun annesi ve kardeşi ile bağ kurduğu zamanlar
dışında baba ya da yakın bir aile bireyi ile zaman geçirmesi ihmal edildiğini
düşünmemesi açısından önemlidir. Kendine yöneltilen sevgi ve ilgide azalma olmadığını düşünen çocuk kardeşi ile de ileriye dönük daha güzel bir bağ kuracaktır. Çocuk sevildiğini ve değerli olduğunu hissettiği sürece az zaman geçirmesi çocuk için problem oluşturmayacaktır. Hepimiz çocuğumuzu çok seviyoruz bunu çocuğumuzun da bilmesinin en kestirme yolu bunu dile getirmektir. İçimizden değil de dışımızdan sevmek her zaman daha iyi gelecektir.
EVDEKİ ÇOCUĞU OKULA BAŞLATMAK
Çocuğu kardeşinin doğumu ile okula başlatmak gibi evden uzaklaştıracak
şeyler çok tavsiye edilmez. Ancak çocuğun ilgisine göre haftada iki gün gibi
spor, sanat, oyun içeriğinde bir etkinliğe katılması fayda sağlayabilir. Böylece çocuğun anlatıp paylaşabileceği kendine has bir alan oluşur. Bu durum özgüven kazanımı açısından da fayda sağlayacaktır.
DOKUN-BAĞ KUR
Çocuklarımızla güçlü bağ kurmaya yardımcı bir diğer şey ise dokunmaktır.
Dokunulduğumuzda oksitosin hormonu salgılarız. Bu sarılma, gıdıklama,
saçlarını okşarken kitap okuma, güreş yapma vb. şekilde olabilir. Yalnızca
küçük çocuklarımız için değil büyüdüğünü düşündüğümüz çocuklarımız için bağ kurmak etkili bir yoludur.
KARDEŞ BÜYÜK NİMET
İnsan olarak en güçlü ihtiyaçlarımızdan biri de gelişmektir. Gelişip öğrenmeye yoğun bir ilgi duyarız. Bu durum doğumumuzdan itibaren böyledir. Yeni düzen ve duygulara alışmak kolay olmasa da yeni bir birey evdeki herkesin kapasitesini artıracak ve geliştirecektir. Çocuk da bu yönden motive edilebilir. “Sen daha 3 yaşındasın ama bir bebeğin çorabını giydirebiliyorsun. Kardeşin doğduktan sonra ne kadar çok şey öğrendin.”, “10 yaşında olmana rağmen kardeşine derslerinde yardım edebiliyorsun. Küçük bir öğretmen gibisin.” Bu konuda bir not düşmek istiyorum. Şöyle ki: kardeşi doğmadan çocuğu “Oyun arkadaşın olacak.” şeklinde uzak bir beklentiye sokmamak gerekir. Böyle bir durumda çocuk sürekli kardeşinin büyümediğinden ve oyun oynayamadığından yakınabilir. İlk aşamada bakıldığında her yeni şeye uyum sağlamakta olduğu gibi yeni bir kardeşe ve devamında bir insanla yaşamaya alışmak kolay değildir ama anlayışla ve ihtiyaçların karşılanmasıyla mümkündür. Hatta sosyal ve kişisel anlamda çokça faydasını sayabiliriz. Bu faydalar ise şöyle: yeni bir birey, yeni bir dünya, yeni beceriler, yeni ilişki ağları… Her zaman tek ilgi odağı olamayacağını aile ortamında sevgi ile öğrenen bir çocuk okulda, arkadaş
ilişkilerinde hatta yetişkinlikte bulunacağı birçok ortamda tecrübe sahibi
olmanın avantajlarını yaşayacaktır.
YAZAN: Demet AK
Vesile Dergi Sayı 9
Ocak 2022