Bismillahirrahmanirrahim
Pek kıymetli okur arkadaşlarım. İlk önce belirtmek isterim ki sizlerle eğitiminde bulunduğum alanla ilgili naçizane tecrübelerimi paylaşacağım için çok mutlu ve heyecanlıyım. Allah’a hamt, Resulullah’a (sav) da salat-ü selâm ediyorum. Biliriz ki insanlara verilen Kur’an ve Sünnet emaneti vardır ve bu emanetleri yaşatmak için Allah insanlara hem maddi hem de manevi yön vermiştir. Maddi yönümüz uygulayan ve tatbik edendir. Manevi yönümüz ise tatbik aşamasına geçmeden halisane bir şekilde rızaya uygun yapmaya karar veren merciimiz yani kalbimizdir. Aslında iş merkezde, manevi yönümüzde başlar. Kalp eksik ve kusurlu ise beden de eylemi eksik ve kusurlu yapar. Tam tersi manevi yönümüz gelişime açık, sağlam, kararlı, kusurları gören ve düzelten ve Hakk’ın rızasını gözeten konumda ise Allah zaten yardımcımız olur. İşte ben de hayatımın her yerinde bu bakış açısı ile hareket etme ve işlerimi bu düzende eyleme koyma gayretindeyim. Bu bakış açısından tekrar yola çıkarsam çocuklarımız da dini yükümlülükleri yavaş yavaş, basamak basamak bir sistemle öğrenirler. O yüzden birden ve hızlı olan, kıyasla ve yarışla yapılan eğitim kalıcı eğitim olmaz. Eğitimde her zaman bir orta yol bulunmalıdır. 3-6 yaşta dini eğitim verirken sevdirerek, çocuğun dünyasına ve seviyesine giriş yaparak daima güler yüzlü ve tatlı dilli öğretmen olunmalıdır. 4-6 yaş çocuk grubuna da diğer yaş gruplarındaki gibi Kur’an harflerini öğretirken bıktırmadan, ortamı çocuğun severek eğitim alabileceği alana çevirerek hareket edilmelidir. En önemsediğim noktalardan biri de çocuğun yapamadıklarına değil yapabildiklerine vurgu yapmaktır. Çünkü yapamadığına kızılan çocuk olumsuz özelliklerine yönelir, olumlu yönlerini görmez. Yapabildiklerine yönelen çocuk ise olumlu özelliklerine yönelir ve öğrenme motivasyonu artar. Eğitim verilirken çocuklar arasında kişisel farklılıklar olabilir ve bunlar yaşayışta, hızlı bir şekilde fark edilebilir. Bunlar çok doğaldır ve doğal oluşunu göz önünde bulundurarak, çocuğun kişiliğine zarar vermeden eğitim vermeye gayret edilmelidir. Kısaca herkese özü ve yaratılışı gereği saygı duymalı, çocuğu değiştirmeye değil ortamı çocuğun kişiliğine uygun hale getirmeye odaklanmalıdır. 3-6 yaş grubundaki çocuklara dini eğitim veren biri olarak şunları paylaşmak isterim: 3-6 yaş grubundaki çocuklara dini eğitim vermenin en temel gayesi dini tanımasını, bilmesini, benimsemesini, sevmesini ve ahlaki değerlerini kazanmaya çalışmasını sağlamaktır. Bunları öğretmeden önce muhakkak çocuğa uygun ortamı oluşturmaya çalışıyor ve daima güler yüzlü, kolaylaştırıcı bir dille en önemlisi de oyuna çevirerek sevindirici ve eğlenceli bir eğitim sunmaya gayret edilmelidir. Oyunun çocuğun dünyasına giren bir anahtar olduğunu unutmadan hareket etmeli, oyunda çocuk açısından yanlış giden, oyunu sabote eden bir durum varsa çocuğa kızmadan, bağırmadan ses tonu değiştirmeden yanlış davranışını güzel bir dille olumlu yöne çevirmeye gayret edilmelidir. Mesela “Elif hep masanın üzerindesin. Sen ne laftan anlamaz bir çocuksun. Çabuk in oradan.” demek yerine “Elifciğim sandalyemizde kalıyoruz. Masanın üzeri senin için tehlikeli olabilir. Sanırım canın oyun oynamak istemiyor. Hadi gel bakalım arkadaşların etkinliği bitirene kadar biz sınıfımızı toplayalım.” gibi alternatif cümleler kurmaya gayret edilmelidir. Çocuk grubundan birkaç kişi ders esnasında derse ters hareketler yapıyor ve dikkat çekmeye çalışıyorsa o çocuğun yaptığı harekete vurgu yapacak şekilde değil o davranış diğer çocuklar tarafından da dikkat çekebilir düşüncesi ile bu olayı farklı bir yöne çevirmeye çalışılmalıdır. Eğer çevrilmezse ve o çocuğa arkadaşlarının önünde yüklenilirse çocuğu utandırmış ve travma bırakmış olunur. Her okul öncesi ortamda illaki hareketli çocuklar olacaktır. Bu durum çocukların doğasında olan bir şeydir. Önemli olan bu çocukların kendine ve arkadaşlarına zarar vermemesi ve odağı kendine çekmeyi sağlayamamasıdır. Böyle bir durumla karşılaştığınızda “Ali hadi gel bakalım beraber arkadaşlarının kitaplarını verelim. Gel bakalım bu malzemeleri beraber toplayalım.” gibi görevlerle o çocukların dikkatlerini kendi kontrollerinizde tutmuş ve ortamı bozmamış olursunuz. Her çocuğa ayrı ayrı değer verilmelidir. Hepsinin birer inci taneleri olduğunu unutmamalı, Allah’ın emaneti olduklarının idrakinde yaşanmalıdır. Bir dini eğitimcinin göz önünde bulundurması gereken şey de bu olmalıdır. Bu bakış açısı ile hareket eden dini eğitimciler bir de kendilerine şu soruyu sormalıdırlar: “Peygamber Efendimiz (sav) benim bu davranışlarımı görse beni onaylar mıydı? Memnun olur muydu?” Kısaca ilahi kameranın altında olunduğu unutulmamalıdır. En iyi hal, en güzel güler yüz, en mükemmel davranış ve eğitim hayatına kanalize olma benimsenmelidir. Unutmayalım çocuklara fayda sağlayabilmemiz için ilk önce kendimizi eğitmeliyiz.
YAZAN: Zehra Nur KAYA
Vesile Dergi Sayı 7
Kasım 2021