GÖZYAŞLARINI HANGİ KATİP KAYDEDER?

Mahkemeler kaç bölüme ayrılır?

Siz hiç insanların ruhlarında açılan yaraların hesabının sorulduğu ya da kan kaybından değil de yaşam hevesi kaybından yitirilmiş hayatlara dair duruşmaların görüldüğü bir mahkeme duydunuz mu?

Cebinizdeki para çalındığında başvuracak bir merci bulurken, her sabah uyanmanıza yarayan hayat enerjiniz çalındığında hangi kurumun kapısını çalabilirsiniz? Hangi mahkeme mazlumken dahi size sizi suçlu göstermez. Haklı olduğunuz kanısına varırken bile ” ama siz de” cümleleriyle başlayarak suçlu lehine hafifletici unsurlar belirlemez. Ya da bizatihi siz, bir arkadaşınızın arabasını bir bıçak yardımıyla boydan boya çizerseniz kendinizi mahkeme koridorlarında bulabilirsiniz. Ama aynı arkadaşınızın arkasından dedikodu yapmanız, onu yarı yolda bırakıp sırtından bıçaklamanız o mahkemelerde bir suç unsuru teşkil etmeyebilir. Kara para aklayamaz ama insanların hayatlarını karartabilirsiniz. Mala mülke zarar vermek sizi yıllarınızdan edebilir oysa sizi sevenlerin ruh sağlıklarına verdiğiniz hasarlardan yana bir bedel ödemezsiniz. Akıtılan her kan damlası için tutanaklar tutulur da dökülen hiçbir gözyaşının kaydının tutulduğu bir zabıt yoktur yeryüzünde. Bir insanı bedenen öldürmenin karşılığı müebbet hapis olabilirken öldürdüğünüz şayet ruh ise size en fazla manevi tazminat davası açabilir.

Velhasılıkelam bu dünyada maddeye, elle tutulur bir şeylere zarar vermek adli makamların dosyalarına kaydedilirken, maneviyata, gözle görülemeyene verilen zararı kaydetmek yalnızca sol omuzdaki katiplerin işidir. Bu mahkemelerde suçlu bulunsanız dahi cezanız ertelenebilir, adli para cezasına çevrilebilir, delil yetersizliğinden salıverilebilirsiniz. Oysa çoğunlukla unutur gibi davransak da manevi olarak aldığımız tüm yaraların hesabının sorulduğu bir mahkeme biliyoruz. Öyle ki orada hiçbir suçtan kaçamaz, yalancı şahit bulamaz, kararı bozacak bir üst mahkemeye başvuramazsınız. Yargılayanın ve aynı zamanda şahitlik edenin Allah olduğu o duruşmada katipler bu kez kayda almak için değil kayıttan düşmek için oradadırlar. Ve insanoğlu dünyada yaptığı suçların örtbas edilmesi için elinden geleni yaparken, mahşerde en ufak bir hatanın bile bedelini dünyada ödemiş olmayı diler. Zira kişi hapiste suçu nispetinde kalınca özgürlüğüne kavuşabilir. Günahkar olan tövbe edince günahından azade olabilir, üzerimize dökülen her leke bazen iz bıraksa da yıkandığı surette çıkabilir. Hem değil mi ki cehennemi hak etmiş kul dahi günahı nispetince yandıktan sonra en nihayetinde cennete ulaşabilir. Bizi o mahkemede sanıklıktan kurtaracak şey, eksik olan kulluğun ve hatalarımızın telafisini bu dünyadayken yapmaktır. Ve belki de ufak sandığımız kalbi hasarların bu dünyada bir suç teşkil etmiyor oluşu aslında bu dünyada görülemeyecek kadar ehemmiyet taşıdığındandır. Kim bilir belki de bizatihi bu sebeple o mahkemenin adı “Mahkeme -i Kübra”dır…

YAZAN: Aslı OKUYUCU

Vesile Dergi Sayı 7

Kasım 2021