DÜNYA

Evimde yaşayan milyonlarca canlı var. Bunların içinde ise kendilerinin diğer canlılardan üstün olduklarını söyleyen canlı topluluğu var. Bunlar kendilerine “insan” diyor. Bunlardan kimi çok iyi, kimi çok kötü, kimi ise ne iyi ne de kötü. Kimisinin istediği her şey oluyor, kimisinin hayatında hiç bir şey doğru gitmiyor, kimisi her istediği olduğu halde elinde olmayan en küçük şey için üzülüyor, kimisi hiçbir şeyi olmadığı için üzülüyor, insan üzülmek için her zaman bir şey buluyor, kimisi ise hayatında kötü şeyler olmasına rağmen mutlu olabilecek anları yakalamaya çalışıyor. Evimi çok pis kullanıyorlar. Suyumu, havamı, toprağımı kirletiyorlar. Evimin içinde olan döngüye zarar veriyorlar, bütün döngümü paramparça ediyorlar. Mesela ozon tabakamı (çatımı) deldiklerinde evime zararlı ışıklar giriyor, o ışık evimi çok ısıtıyor, evim çok ısınınca sularım kuruyor, sularım kuruyunca bahçemdeki bitkiler ölüyor, oksijenim azalıyor ve yavaş yavaş yok oluyoruz. Yok olacağımızın bazı insanlar farkında ama çoğunun umrunda bile değil. Yavaş yavaş ölümlerimizi hazırladıklarının farkında değiller. Ölüm demişken evimde yaşayan onca canlı öleceklerini biliyorlar fakat hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar. Sevdiklerinin kalplerini kırıyorlar ve kırdıkları insan öldüğünde “Keşke o lafı etmeseydim.” diyorlar, elbette iş işten geçmiş oluyor .Öldükten sonra hiç bir ehemmiyeti kalmayacak bir şey için hem kendi canlarını hem karşılarındakinin canını yakıyorlar. Acaba kavga etmeden önce şu soruları soruyorlar mı kendilerine: “Bunu söyledikten sonra o insan ölse vicdan azabı çeker miyim? 5 dakika ömrüm kalsa hala bu düşünceye üzülür müyüm?” Bence çoğu insanın aklına bile gelmiyor. Hem gelse evim bu kadar çok kırık kalple ve gözyaşıyla dolar mıydı? Sanırım dolmazdı. “İnsan” denilen canlı topluğu neden evime girdi? Girmeselerdi evim daha güzel bir ev olur muydu?

YAZAN: SAHRA TOPÇİL

Vesile Dergi Sayı 11

Mart 2022