Dünyanın tüm zulüm görmüş çocuklarına ithafen yazılmış mektubumdur.
İsmini bilmiyorum güzel çocuk. Annen baban kimdir? Nerede yaşıyorsun ya da okuma yazma biliyor musun? bilmiyorum. Bir oyuncağın var mı? Ya da sana hediyeler almak isteyen? Saçlarını okşamak isteyen? Ve seni evrensel sevgi anlayışıyla seven başka bir ben var mı? Hiç bilemiyorum. Sana kendi dilimde bir mektup yazıyorum. Hayatta mısın şu an yoksa sen melek olup kanatlanıp gökyüzünde misin bilmiyorum. Beni tanımıyorsun ben de seni, ama seni anlamak ve duymak istiyorum. Belki de yıldızlarda bir yerdesin ve kocaman bir yıldız olup parıldıyorsun bana. Her neredeysen ve kiminleysen sana söylemek istediklerim var. Dinle beni çocuğum. Çocuksun sen daha küçük bir çocuk. Süt kokuyor daha tenin. Ne ölmeyi bilirsin ne de öldürmeyi. Afrika’nın kurak topraklarında, derme çatma hayatlarında, suyun olmadığı bir coğrafyada yaşama tutunan bir çocuksun sen. Asya’nın yüksek dağlarında küçük bir çoban, Arakanda kanlı zalimlerin elinde bir tutsak, Afganistan’da küçük bir madenci, uzak bir ülkenin medeniyet girmemiş coğrafyasında dünyadaki her şeyden habersiz ilkel ama mutlu bir çocuk, Ortadoğu’da bombalar altında ağlayan bir çocuksun. Nefret dolu emellerine alet edilen, henüz sokaklarda oyun oynarken, tek silahı elindeki taş olan bir çocuksun. Rusalim’de, Yeruşelayim’de, Jarusselam’da ve Darü’s-Selam da, yüzyıllardır adına dostluk şehri denmiş bu şehirde, isminin anlamına düşman, kendisinden başkasına düşman olanların olduğu, Kudüs’te enkazlar altında, küçük bir mutluluk umuduyla, elinden bırakmadığın oyuncağınla, ürkek ve umutları bombalar altında kalmış, annesiz babasız bir çocuksun. Sahi, suçun neydi senin çocuk?
Aynı Allaha inanlarla, başka bir dine ait insanların çocuğu olmak mı? Ya da barışa ve dostluğa inanmayanların çocuğu olmak mıydı suçlu olmak ve nefretle büyütülmüş olmak? Üzgünüm güzel çocuk. Çokça üzgünüm. Affet beni ne olur. Üzülmekten başka bir şeyi bilmeyenim. Affet beni sessiz çığlığına ortak olamadığım için. Bu kadere seni mahkûm edenlerle ve onlara seyirci kalanlarla aynı Allaha inanıp, bu mektubu yazmaktan başka bir şey yapamayanlardanım. Üzgünüm. Seni ve diğer tüm çocukları kurtaran bir kahraman olamadığım için. Çocuk olmanın evrensel mutluluğunu sana yaşatmayanlarla aynı dünyanın havasını teneffüs ettiğim için senden ve insanlığımdan çok utanıyorum. Ve sana ulaşamamazlığın verdiği çaresizlik ile mektubuma son veriyorum. Biz büyüklerden şikâyetçisin biliyorum. Seni bu kötü insanlardan koruyamadık. Affet bizi güzel çocuk. Seni inandığım âlemlerin rabbi olan Allah’a emanet ediyorum. Olur, da bir gün öte âlemde bir yerlerde buluşursak, sen en güzel mekânda, cennette olacaksın. Biliyorum. Ve inanıyorum ki bu dünya sizin ahınızı asla yerde bırakmayacak.
Hoşça kal güzel çocuk.
Her neredeysen ve kiminleysen…
YAZAN: SONNUR SEVER
Vesile Dergi Sayı 3
Temmuz 2021