Bilmem hangi büyük şehrin hangi varoşlarından birinde, döküntü bir gecekondunun soğuk odasının rutubetli duvarları arasında, küf kokan bir yatakta küçücük bedenim ve ondan büyük ruhum…
Yabancısı olmadığım bir çığlıkla uyandım uykudan. Anacığımın mutfak masrafından kısarak bin bir güçlükle aldığı pelüş ayıcığa sarıldım iyice yine de gözlerimi açamadım. İnsan zamanla alışıyor çocukta olsa. Her şeye alışıyor da korkuya alışamıyor. Korku yine aynı korku. Çocuk bedenim üşüyor bu dondurucu kış gecesinde ama üşümeye alışık. Bazen bir şamar iniyor yanağıma ağzı mey kokan babadan ama yanağım alışık. Çoğu geceler uykumu bölen annemin çığlıkları vuruyor yüreğime, yüreğim de alışık. Ama korku, bile bile korku…
Çocuk demek ne demek? Anne demek ne demek? Peki ya baba ne demek? Anne ile baba birbirini sevdiği için mi çocuk olur? Arkadaşım bir keresinde demişti ki “Annem ile babam birbirlerini çok sevdiği için onlara katılmamı istediler ve sevgileri o kadar fazlaymış ki benimle de paylaşabilmek için beni dünyaya getirdiler.” Öyleyse ben nasıl oldum? Neden oldum?
Ayıcığa biraz daha sokuldum. Tek gözü sökülmüş ayıcık. Acaba o da benim gibi görüyor mu her şeyi? Duyuyor mu ki? Duymuyor işte eğer duysaydı dayanamaz ağlardı o da. Ama konuşamaz ki… Bana da konuşmuyor diyorlar ama konuşursam babacık kızar. Anneme ne zaman bir şey sorsam bana hep “şişt!” diyor. Bir tek sen varsın tek gözlü, dilsiz ayıcık, Suskun. Bir tek sen bana “sus” demiyorsun. Ne kadar aynıyız seninle. Senin de anne baban var mı? Sana da “sus” dedikleri için mi böyle suskun oldun yoksa? Büyük olmak böyle bir şey mi? Her şey büyüklerin dediği gibi olur. Biz onlar ne derse yaparız. Suskun biliyor musun bir gün ben de büyüyüp anne olacağım ama annem gibi susmayacağım. Onlar benim hiçbir şeyden haberim olmadığını sanıyorlar ama ben her şeyin farkındayım Suskun. Onlar bilmiyorlar bunu ama ben her şeyi biliyorum. Çocuğum diye aklım ermez zannediyorlar. Oysa ki aklım da, kalbim de eriyor onların “ermez”
dediklerine. Babacık anneyi de beni de dövüyor Suskun ama anneyi daha çok dövüyor. Nedenini bazen bende bilmiyorum. Bazen yemeği beğenmiyor ama bizim paramız yok. Aslında baba kahveye gidip içmese belki annem daha güzel yemek yapardı ve dayak yemezdi. Neden böyle düşünmüyor ki? Bir de kumar varmış oynadığı. Oyunu çocuklar oynar. Eğer büyükler
oynarsa çocuklar ve anneler aç kalır ya da büyükler kavga ederler. Geçen gün yine kavga ettiler. Annem okul zamanımın geçtiğini söyledi babamsa yine para yok dedi. Bütün yaşıtlarım okula başladı hatta bazıları daha önce
başladı. Çok mu geç kaldım sence? Belki seneye paramız olur. Sokaktaki bazı çocuklar benimle alay ediyorlar okula gitmediğim için. Herkes okuyup yazabiliyormuş, kitapları varmış. Suskun ama benim hiç kitabım yok ki. Mahalledeki kızların çok güzel tokaları, önlükleri var. Benim yok diye yanlarına gitmeye utanıyorum. Zaten yanlarına gitsem de herkes okuldan bahsediyor ve ben yalnız kalıyorum. Annem bu mahallede herkesin fakir olduğunu söylüyor ama en fakiri bizmişiz galiba çünkü diğer çocuklar okula gidebiliyor; onların yeni kıyafetleri, oyuncakları var hatta birkaçının
bisikleti bile var. Çikolata, şeker alıyorlar harçlıklarıyla. Sen hiç çikolata yedin mi Suskun? Ben bir kere yedim. O kadar güzeldi ki hiç bitmesin istedim. Karşı komşumuz Hatice teyze verdi. Selim var ya hani bisikleti olan babası almış kocaman kutuyla. Benim babam bana hiç çikolata alıp getirmedi hatta harçlık da vermedi. Zaten harçlık verseydi harçlığımı anneme verirdim, annem daha güzel yemek yapar, babam anneme kızmaz, annem de ağlamazdı…
YAZAN: Sermin APTİ YERLİ
Vesile Dergi Sayı 7
Kasım 2021